13 Ağustos 2024 Salı

Hasta, Timothé Le Boucher







Hasta, Fransız çizgi romancı Timothé Le Boucher'nin dilimizdeki son eseri. Çizimleriyle olduğu kadar konuşma akışıyla da okuru yakalamakta zorlanmayan bu eseri sevdim. Beni yakalayan asıl nokta yazarın, insan ruhunun katmanlarını zariflikle okura gösterebilmesi oldu.

Zor kişiliklerin baskın geldiği, ihmal ve istismarın olduğu evlerde büyüyen çocukların kişiliklerinin ve dünya algılarının ne kadar çarpıtılabileceğini patoloji kitapları haricinde bir sanat eserinde görme fırsatını yakalamış oluyoruz. Hâl böyle olunca kitapta psikoterapi kaçınılmaz oluyor elbette. Ve bildiğimiz üzere psikoterapi pozitif bir bilim olduğu kadar sanatsal yönleri de olan eşsiz bir deneyimdir.

Oldukça ağır ve travmatik bir konuyu böylesine estetize edebilen yazar ve çizeri tebrik etmek lazım. Ayrıca kitabı Türkçeye kazandıran Doğan Şima ve Baobab Yayınları da alkışı hak ediyor.

9 Mayıs 2024 Perşembe

Düş Kapanı

 


"Derviş ben bu dünyaya ne için geldim?"

Eskiden olsa uzun uzun susardı derviş. Sonra bir soruyla bana karşılık verir, konuyu uzattıkça uzatırdı. Fakat bu kez acelesi varmış gibi, bir an önce bitirip gitmek istermiş gibi hızlıca cevap verdi.

"Sen bu dünyaya anlatmak için geldin. Her insanın farklı bir amacı ve kişisel menkıbesi vardır bu hayatta. Sen diğer insanları görebiliyor, anlayabiliyor, yorumlayabiliyorsun. Olaylara bakış açın farklı ve bu seni bir anlamda özel yapıyor. Biliyorum zaman zaman anlatmaktan yoruluyorsun ancak kişi kendi menzilini bulup bu yolda ilerlediği sürece mutlu olabilir. Aksi halde yolda olmanın sana bir faydası dokunmayacaktır.

Seninle ilgili bu kadar şeyi nasıl bildiğimi düşünüyorsun, buna eminim. Seni kendim kadar iyi biliyorum evlat. Ben bin yıldır bu topraklarda yaşarım, her şeyi görür her şeyi duyarım. Sen bu dünyaya anlatmak için geldin. Bildiğin şeyleri, gördüğün şeyleri insanlara anlatacaksın. Bazen bir insanın gözünün önündeki şeyi görmesi için birisinin parmağıyla ona işaret etmesi gerekir. Sen görülmeyeni gösterecek, anlatılmayanı anlatacaksın. Bunun için bu yola çıkman gerekiyordu ve bu yol seni olman gereken kişiye dönüştürdü. Artık anlatmaya hazırsın. Yaşadığımız her şeyin birden fazla sebebi vardır. Bu sebeplerin hepsi bir bütün amaca hizmet eder ancak bizim bunu algılamamız, olayları dışarıdan görmemiz mümkün değildir. Benim sana anlattığım gibi senin de insanlara bunu anlatman gerekiyor. Asıl işlevini yerine getirdiğinde de gerçek mutluluğu yakaladığını göreceksin. Her şey birbirine bağlı gerçekleşiyor bu dünyada. Ufak veya büyük fark etmiyor. Olan her şey birbirini etkiliyor."

(...)

Derviş sözünü bitirir bitirmez ayağa kalktı ve hiçbir şey söylemeden uzaklaştı. Veda bile edemeden gözden kayboldu. Onunla ilgili tüm şüphelerim, merak ettiklerim, tedirginliklerim öylece kaldı. Yıllar süren sırdaşlık bir anda bitti, yok oldu, sırra kadem bastı. Peşinden koştumsa da bir daha onu göremedim... Aklımda yüzlerce yeni soruyla Urfa'nın göbeğinde kalakalmıştım. Yolculuğum artık farklı bir anlam kazanmıştı. Bundan sonra nereye gideceğimi bilmiyordum. Geri dönebilecek miydim? Oğluma kavuşacak mıydım? Mutlu olacak mıydım? Her şey daha da bilinmez bir noktaya gelmişti. Gerçek yolculuğumun yeni başladığını o an fark ettim...

• Ş. Özer Kırçak, Düş Kapanı

23 Nisan 2024 Salı

Yaratıcı Eylem

 


Amaç sanat yapmak değil,
sanatı kaçınılmaz kılan
o harikulade halde olmaktır.
 Robert Henri

Sanatsal yaratımlar genellikle akımlar halinde ortaya çıkar. Bauhaus mimarisi, soyut dışavurumculuk, Fransız Yeni Dalga sineması, Beat şiiri, punk rock gibi yakın tarihten birkaç örnek sayılabilir. Bu akımlar bir dalga gibi boy gösterir; bazı sanatçılar mevcut kültürü iyi analiz eder ve o kabaran dalgadan faydalanmak üzere konum alır. Başkaları aynı dalgayı görüp akıntıya karşı yüzmeyi seçebilir.

Hepimiz yaratıcı düşünceyi çeken birer anteniz. Bazı iletimler güçlü gelir, bazıları daha zayıftır. Anteniniz hassas bir biçimde ayarlanmamışsa verilerin gürültünün arasında kaybolma olasılığı yüksektir çünkü bilhassa gelen sinyaller, duyusal farkındalık aracılığıyla topladığımız içerikten çoğunlukla daha güç algılanabilir seviyededir. Elle tutulur olmaktan çok, enerji formundadır; bilinçli olarak kaydedilmekten çok, sezgisel olarak algılanır.

Çoğu zaman beş duyumuz aracılığıyla dünyadan veri toplarız. Daha yüksek frekanslarda iletilen bilgilerle fiziksel olarak kavranamayan enerjisel içeriği yönlendiririz. Bir elektronun aynı anda iki farklı konumda bulunması gibi, bu da mantığa meydan okur. Bu yakalanması zor enerji çok değerlidir, ancak çok az insan onu tutabilecek kadar açıktır.

Yaşamları boyunca durmadan büyük eserler yaratmayı beceren sanatçılar çoğunlukla bu çocuksu nitelikleri korumayı başaranlardır. Dünyayı bozulmamış, saf gözlerle görmenizi sağlayan bir var olma biçimi geliştirmek, sizi evrenin takvimiyle uyum içinde hareket etme özgürlüğüne kavuşturabilir.

• Rick Rubin, Yaratıcı Eylem 

10 Mart 2024 Pazar

Ahlakı Giyinmek

 


Kıyafet rejimleri iktidarın işleyişinden kopuk değildir ve cinsel farklılık ve sadeliğin sınırlarının çiziminde belirleyici role sahiptir. Türkiye söz konusu olduğunda cinsel ahlak söylemi imkânsız bir kadın imgesini savunur: Hanım hanımcık kadınlar feminen kimliklerini öne çıkaracak şekilde giyinirken, bedeni cinselliği örtecek şekilde sunar. Özetle, kadınlar tevazu normuyla feminenlik normu arasında sıkışırlar. Bu normlardan herhangi birine uyulmadığında ya erkek fatmalıkta olduğu gibi maskülenlikle ya da hafif kadınlıkta olduğu gibi ahlaksızlıkla etiketlenirler. 

• Hilal Özçetin, Ahlakı Giyinmek

• Görsel: Newsha Tavakolian tarafından çekilmiş. 16 Eylül 2022 tarihinde zorunlu başörtüsüne karşı çıktığı için Tahran'da tutuklanan ve ardından polis nezaretinde öldürülen İranlı bir kadın Mahsa Amini adına yapılmış çalışma.

3 Mart 2024 Pazar

Yalnızlığı tecritten ayırt eden nedir?

 


Yalnızlık, başkasıyla olan ilişkiyle tanımlanır; tecrittse ise bu böyle değildir. Belki şu söylenebilir: Tecrit yalnızlığa göre ne ise, dilsizlik de sessizliğe göre odur. Susmak, sessizlik içinde olmak, insanın canı söylemek istemese de, söyleyecek bir şeyleri olduğu ya da olabileceği anlamına gelir; oysa dilsizlikte bir şey söyleme imkânı yoktur. Bir diğer deyişle yalnızlıkta, insanların ve nesnelerin dünyasına açık olunur, hatta başkalarıyla ilişki içinde olma arzusu ve özlemi de vardır; bunun karşı savı ise tecrit, daha iyi bir tabirle, insanın kendi içine kapanma, dünyadan ve dünyadaki aşkınlıktan elini ayağını çekme hali olan olumsuz yalnızlıktır. 

Yalnızlık somut hedef ve sonuçların ateşli arayışıyla zarar görmüş ilişkilere kök salıp daldığımız günlük hayattakinden farklı bir şekilde de olsa, insanın kişilerarası ve toplumsal değerlerini gerçekleştirmeye devam ettiği bir hayat dilimidir. 

Duygusal dikkatsizliklerimizin peşinden canlanan, her birimizin içinde saklı homo faber* tarafından daima yutulma tehlikesiyle karşı karşıya olan yalnızlık, hayatın diyastolik** boyutu gibidir.


*Homo faber: Lat. Yapan, üreten insan. Teknik insan. 

**Diyastolik: Kan akımıyla kalbin ve arterlerin genişlemesi sırasında oluşan.

• Eugenio Borgna, Ruhun Yalnızlığı

• Görsel: Leny