Thomas Bernhard etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Thomas Bernhard etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Şubat 2023 Perşembe

Wittgenstein'ın Yeğeni

Paul nasıl yıllar yılı kendi deliliği içinde az çok ölümüne koşmuş durmuşsa, ben de kendi deliliğim içinde ölümüme koşmuş durmuştum. Paul'un yolu nasıl dönüp dolaşıp bir akıl hastaları kliniğinde sona ermek zorunda kaldıysa, yarıda kesilmesi gerektiyse, benimki de dönüp dolaşıp bir akciğer hastaları kliniğinde sona ermek zorunda kaldı, yarıda kesilmesi gerekti. Nasıl Paul daima kendine ve çevresine karşı kendi bildiğini okumayı en uç noktasına vardırmış ve bu yüzden akıl hastaları kliniğine sokulması gerekmişse, ben de hep kendime ve çevreme karşı kendi bildiğimi okumayı sonuna kadar sürdürdüğüm için akciğer hastaları kliniğine sokulmuştum. Paul tahmin edilebileceği gibi nasıl giderek kısalan aralarla, kendini ve dünyayı artık kaldıramaz olduysa, ben de giderek kısalan aralarla kendi kendimi kaldıramaz oldum ve tıpkı Paul için akıl hastaları kliniğinde yeniden kendine geldi denebilirse ben de akciğer hastalıkları kliniğinde kendime geldim. 


Nasıl Paul'u hep sonuç olarak deli doktorları mahvettiler de sonra gene kendi gayretleriyle ayağa kalkmasını sağladılarsa, beni de akciğer uzmanları mahvetti ve kendi gayretlerimle ayağa kalkmamı sağladılar sonra da, yani sonuç olarak açıkça söylemek gerekir ki onun üzerine akıl hastaneleri damgasını vurduysa, ben de akciğer kliniklerinin damgasını taşıdığımı düşünüyorum, hayatının uzun dönemleri boyunca onu nasıl deliler eğittiyse, sonuç olarak nasıl delilerin içinde gelişip serpildiyse, ben de akciğer hastalarının yanında gelişip serpildim, akciğer hastalarının yanında gelişip serpilmek de delilerin yanında yanında gelişip serpilmekten pek farklı değil. Ona hayatı ve insan varoluşunu son hesaplaşmada deliler öğrettilerse bana da akciğer hastaları aynı şeyleri aynı şaşmazlıkla öğrettiler, ve nasıl Paul'un günün birinde denetimini kaybedip delirdiği söylenebilirse benim de günün birinde denetimimi kaybedip akciğer hastası olduğum söylenebilir. Nasıl ben günün birinde her şeye karşı durmuşsam Paul da birden her şeye karşı durduğu ve tabii karşı durdukları tarafından altedildiği için delirdi, yalnız fark şurada ki ben bu yüzden akciğer hastası oldum, o ise delirdi. Ama Paul'un benim kendi deliliğimden fazla bir deliliği de yok, çünkü ben de en az Paul kadar deliyim, en azından herkesin Paul'un olduğunu iddia ettikleri kadar deli, yalnız ben üstüne üstlük bir de akciğer hastası oldum. Paul'la aramızdaki tek fark Paul'un kendi deliliğinin onu tamamıyla avucuna almasına izin vermesi, benimse en az onunki kadar büyük olan deliliğimin beni avucuna almasına hiçbir zaman izin vermememdir, deyim yerindeyse kendi deliliğinin içerisinde eridi gitti o; ben kendi deliliğimi hayat boyu sömürmüş, gemlemişken Paul kendi deliliğini hiçbir zaman gemleyemedi ve belki de bu yüzden benim kendi deliliğim Paul'unkinden çok daha deli bir delilik oldu. Paul'un sadece deliliği vardı, o bu delilikle varoldu, benimse deliliğimin yanı sıra bir de akciğer hastalığım vardı ve ben ikisini de, akciğer hastalığını olduğu gibi deliliği de sömürdüm; bir gün baktım bunları, varoluşumun kaynağı haline getirmişim, göz açıp kapayıncaya kadar, bir hayat boyu. Paul nasıl yıllar yılı deliyi yaşadıysa, ben de yıllarca akciğer hastasını yaşadım, Paul nasıl yıllar yılı deliyi oynadıysa, ben de yıllar yılı akciğer hastasını oynadım, o nasıl deli rolünü kendi amaçları için sömürdüyse, ben de akciğer hastası rolünü sömürdüm. 

Wittgenstein'ın Yeğeni, Thomas Bernhard