David Eagleman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
David Eagleman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Nisan 2022 Çarşamba

Yaratıcı Tür - Bilişsel Esneklik

1) Son 30 yılda bilgisayarlar yığınla veriyi sindirmekte daha iyi hale geldikçe, insanlar başka işler üzerinde çalışacak özgürlüğü bulabiliyorlar. Yapay biyoloji uzmanlığı, uygulama geliştiriciliği, otomatik araba tasarımcılığı, kuantum bilgisayar tasarımcılığı, multimedya mühendisliği gibi iş kolları çoğumuzun öğrenciliğinde yoktu bile. Ve bu iş kolları sırada bekleyen iş kolllarının sadece öncülleri. Bundan 10 yıl sonra şimdikinden çok daha farklı tasarlanmış ve farklı bir işletmeye sahip ofise gidiyor olabiliriz. İşte bu ve benzeri nedenlerle dünyanın dört bir yanındaki şirket toplantıları, bu gidişe ayak uydurmanın yollarını bulmak için çırpınıp duran insanlarla dolu, zira şirketlerin işleyişinde devreye giren teknoloji ve süreçler sürekli değişiyor. 

Giderek hızlanan bu değişimle başa çıkmamızı sağlayan tek bir şey var: Bilişsel esneklik! Bizler öğrendiğimiz gerçeklerin ötesine uzanma kapasitemiz sayesinde çevremizdeki dünyayı algılayabilir, ancak olası başka dünyaları kurgulamaktan da geri kalmayız. Gerçekleri öğrenir, kurguyu üretiriz. Olanı kavrar, olabilecekleri düşleriz.



2) Yeniliğin gerektirdiği bu bakış açısının, eğitim sistemlerimize yansımadığını görüyoruz. Yaratıcılık, gençlikte keşif ve ifade biçimlerinin itici gücüdür ama daha kolay test edilip ölçülebilen becerilerin yeğlenmesiyle bastırılıp boğuluyor. Öğretmenler genellikle düzgün davranışlı çocukları çoğunlukla ortalığı karıştıranlar olarak algılanan yaratıcı çocuklara tercih ederler. Yakınlarda yapılan bir ankete göre çoğu Amerikalı çocuğunda büyüklerine saygıyı bağımsızlığa, terbiyeli davranışı meraka, kurallara saygıyı yaratıcılığa yeğlemektedir. (Robert P. Jones ve diğ. How Immigration and Concers About Cultural Changes are Shaping the 2016 Election)

3) Saç stilleri ve stadyumlar neden değişip durur? Neden kusursuz bir çözüm bulup ona sadık kalamayız bir türlü? Yanıt: Yeniliğin sonu yoktur çünkü hiçbir zaman doğru olan şeyle değil, bir sonraki şeyle ilişkilidir. İnsanlar geleceğe yaslanır ve asla bir noktada birleşip kalmazlar. Peki insan beynini bu ölçüde yerinde duramaz yapan şey nedir?

4) İnsanlar, çevrelerindeki her şeye neden bu kadar çabuk uyum sağlar? Bunun nedeni tekrar baskılaması (repetition suppression) adı verilen bir olgudur. Beyniniz bir şeye alıştığında onu her görüşünde giderek daha az tepki vermeye başlar. Farz edin ki yeni bir nesne, örneğin, sürücüsüz bir araba çıktı karşınıza. İlk gördüğünüzde beyniniz büyük bir tepki verecektir çünkü o sırada yeni bir şeyi soğurmakta ve kaydetmektedir. Arabayı ikinci görüşünüzde beyninizin vereceği tepki biraz daha az olacaktır. Karşısındaki şey şimdi çok da umrumda değildir çünkü o şey artık yeniliğinden kaybetmiştir. Üçüncü tekrar, daha az tepki. Dördüncü tekrar daha da az. Bir şeye ne kadar aşinaysak onun için o kadar az nöral enerji harcarız. Yeni işyerinize arabayla ilk gidişinizde sürenin size fazla uzun gelmesinin nedeni budur. İkinci gün yol biraz daha kısalmış gibidir. Bir süre sonra da işe gitmek için harcadığınız zamanı fark etmezsiniz bile. Dünya, size tanıdık geldikçe yıpranır. Sahnenin önü zamanla sahne arkasına dönüşür. 

5) Ortadan sürpriz kalkarsa bizdeki heyecan da kalkar: Bir şeyi ne kadar iyi anlarsak üzerinde düşünmek için o kadar az çaba harcarız. Aşinalık, beraberinde ilgisizliği getirir, tekrar baskılaması devreye girer ve ilgimiz zayıflar. Eşler arasındaki ilişkinin sürekli olarak ateşlenmeye gerek duyması bundandır. Tekrar tekrar duyduğunuz bir fıkraya bir süre sonra gülmemeniz bundandır.

- David Eagleman, Yaratıcı Tür