hayatta kalmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayatta kalmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Kasım 2022 Çarşamba

Hayatta Kalmak

"Biri tarafından yürekten sevilmek güç verir; birini yürekten sevmekse cesaret." Lao Tzu

Yaşamımızın ilk yılları annemizi tanımaya, onun kokusuna, tadına, hissine ve yüzünün nasıl göründüğüne adanmıştır. Zamanla annemizin varlığı güven anlamına geldikçe, onun bize uyum sağlayabildiğini ve sıkıntımızı giderebildiğini deneyimleriz. Büyüdükçe annemiz ve babamız içgüdülerimizle ahenk içinde beynimizi bütünüyle şekillendirirler.


Bir insan yavrusunun hayatta kalması hızlı koşabilmesine, ağaca tırmanabilmesine, yenilebilir mantarı zehirlisinden ayırt edebilmesine bağlı değildir. Bizlerin hayatta kalması, çevremizdekilerin ihtiyaç ve niyetlerini tespit etmede ne kadar yetenekli olduğumuza bağlıdır. İnsanlar için, başlıca çevreyi öteki insanlar oluşturur. Eğer ilişkilerde başarılı isek yiyeceğimiz, barınağımız, korumamız ve çocuklarımız olur. İhtiyaçlarımızı başkaları ile birbirimize bağlı olmamız üzerinden karşılarız ve bu da bir çocuğun zihninde terk edilmenin neden ölümle bir tutulduğunu açıklar.

Günümüz toplumunda yetişkinlerin aynı anda pek çok işi yapması, iş ve aile sorumluluklarını dengede tutması, sonsuz bilgiyi yönetmesi ve stresle başa çıkması gerekir. Kendi bakış açımızı kaybetmememiz, ne için savaşacağımızı özenle seçmemiz ve bitmek bilmeyen talepler içinde kendimizi unutmamamız gerekir. Bizi tüm bunları yapabilmeye en iyi ne hazırlar? Bazı bakımlardan, atalarımızı onların dünyasında hayatta kalmaya hazırlayan her neyse aynısı: Erken dönem fiziksel ve duygusal bakım.

Erken dönem bakım beynimizin çok yönlü sistemlerinin gelişmesinde ve bütünleşmesinde hayati rol oynar. Prefrontal korteksin erken dönem sağlıklı ilişkiler ile ideal biçimde şekillenmesi kendimiz hakkında olumlu düşünmemizi, başkalarına güvenmemizi, duygularımızı düzenlememizi, pozitif beklentiler içinde olmamızı, entelektüel ve duygusal zekamızı anbean problem çözmede kullanmamızı sağlar. Buna göre Darwin'in doğal seçilim teorisine göre bugün yeni bir eklemede bulunabiliriz: En iyi bakımı alanlar, karmaşık sosyal dünyada hayatta kalma ihtimali en yüksek olanlardır.

Ebeveynlerin ihmali, terki ya da çocuklarına duyarsız oluşu çocuğa hayatta kalmaya uygun olmadığı mesajı verir. Bu mesaj kasıtlı verilmese de genç beyinlerin bilgiyi işleyiş şeklinin doğal bir yan ürünüdür. Sonuç olarak, çocuğun beyni onun uzun dönem hayatta kalışını desteklemeyecek biçimde şekillenir. Sevgisiz davranışlar çocuklara dünyanın tehlikeli bir yer olduğu mesajını verir ve onlara "araştırma, keşfetme ve en önemlisi risk alma" der. Çocuk travma geçirir, istismara uğrar ya da ihmal edilirse; büyüdüğü zaman sağlıkla ve uzun süre hayatta kalma ile ters düşen düşünceler, ruh halleri, duygular ve bağışıklık fonksiyonları geliştirirler. Bir diğer deyişle, bizi öldürmeyen şey zayıflatır.

Danışanlarımız eşlerinden şikayet etmeye bayılırlar. Ancak şunu da akılda tutmakta yarar var: Herkes yanlış kişi ile evlidir. Amacım herkesin eş seçerken kötü bir tercihte bulunduğunu söylemek değil. Demek istediğim şu: Herkes eşinden onun veremeyeceği bir şey beklemektedir - o hep istediği anne/babayı... Bu yüzden, sonuçta her zaman beraber olduğumuz kişiye kırgın oluruz. Çünkü onu, istediğimizi verebilecek bir başkası ile kıyaslarız. Bu fantezi, yaşamımızın ilk günlerinden beri var olan duyulmak, görülmek, hissedilmek ve anlaşılmak ihtiyaçlarımız ile iç içe geçmiştir. Eşimize bütün bunları nasıl yapacağı konusunda yardım edebiliriz. Ama hiçbir eş bir fantezi ile yarışamaz.

- Louis Cozolino, Terapi Neden İşe Yarar?