yeterince iyi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yeterince iyi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Nisan 2022 Pazar

Neden iyi olamıyorum?

Neden iyi olamıyorum? 

İyilik hâli dediğimiz kavram oldukça geniş bir kümeyi kapsıyor. Genel kullanımda iyilik hâlini; sağlık, mutluluk, rahatlık, huzur, ekonomik esenlik bağlamında yeterli standartlara ulaşmak ve bunu korumak anlamında algılıyorum ben. 

“Yeterli standartlar” kavramını önemsiyorum. Çünkü yettiğinden fazlasını talep ettiğimizde çoğu zaman fizyolojik ya da psikolojik (ya da ikisi birden) hastalanmaya başlıyoruz.


Psikoterapide sıklıkla "yeterince iyi" olmanın öneminden bahsederiz. (Winnicott'a selam olsun.) Yeterince iyi olmak varken neden mükemmeli istiyoruz? Ayrıca kime göre, neye göre mükemmelliği elde edeceğimizi sanıyoruz? İyilik hâlini mükemmelliyetçilikle bağlamaya çalışayım.

Farkında olmadan mükemmelliyetçi bir yapıya bürünmüş olabilir misiniz? 

Mükemmelliyetçilik, kişinin kendisine bile bile zarar vermesidir, çünkü gerçekçi değildir. Kişinin aşırı yüksek beklentiler içine girdiği bilişsel bir yapıdır. Bu yapıda kişi, hem en yüksek düzeye erişmeye çalışır hem de bu çalışmaları sırasında asla hata yapmaması gerektiğine inanır. Bir anlamda kişinin asla ulaşamayacağı bir konum için kendisini çaresizce parçalamasıdır. 

Bir mükemmelliyetçinin kendine zarar verdiğini nasıl anlarız? En yüksek hedefleri belirleyip asla hata yapmaması sonucunda sürekli takdir göreceğini düşünüyorsa bunu ilk belirti olarak kabul edebiliriz. Devamında da o beklenilen takdiri görememenin yarattığı hayal kırıklığı, umutsuzluk, çevreyi suçlama, nihayetinde de delicesine arzu ettiği sevilmekten, kabul görmekten mahrum kalma durumu yaşanıyorsa o kişi mükemmelliyetçidir diyebiliriz.

Başarılı, huzurlu, sağlıklı, mutlu bir hayat için iyi olanı yapmak adına atılan adımların inada binmesinde ne gibi bir zarar olabilir, sorusu aklımıza gelebilir. Bu saydıklarım kötü/olumsuz değildir zaten; ancak iyi olanı yapmakla, mükemmelliyetçi olmak arasında dağlar kadar fark vardır. Olaylar burada düğümlenmeye başlar. Düğümlenir, çünkü bir mükemmelliyetçi bütün çabalarının sonucunda rahat bir uykuya dalamaz, insanlara güvenemez, sürekli aklını kemiren şüpheci düşünceleri vardır; sonunda da kaygının karanlık gölgesinde kaybolmaya başlar. Artık sürekli tetiktedir. 

Kişiler “yeterli iyilik hâli” yerine kendilerine yönelik, diğer insanlara yönelik ve çevresine yönelik farklı mükemmelliyetçi tutumlar geliştirebilirler. Kendine yönelik türde kişinin, kendisine acımasız olduğunu görürüz. Kitaplarda okuduğumuz, filmlerde gördüğümüz "en zalim" karakterlerden bile daha zalim olabiliriz kendimize. Gerçeklikten koparılmış yüksek beklentiler, kişinin ilgisini uyuma yönelik olmayan biliş ve davranış kalıplarına sokar: Kendisinden hata beklemediği için kendini inanılmaz bir şekilde suçlar. Diğer insanlara yönelik türünde kişi, kendisi için belirlediği kriterlere başkalarının da harfiyen uymasını bekler. Başkalarının yaptığı işleri beğenmez, sürekli hata ve kusur bulur; hele de bir başkasına asla bir işi emanet etmez, delegasyon yönleri yok denecek kadar zayıftır. Sosyal bağlamda çevreye yönelik türde ise şunu net görürüz: “Bu belirlediğim aşırı yüksek hedefleri gerçekleştirmemi herkes benden bekliyor. Bunları yapamazsam herkese rezil olurum/herkesin gözünde küçük düşerim, bana saygı duymazlar, beni sevmezler” düşüncesi kişiyi ele geçirmiştir.


Oldukça korkutucu değil mi? Yazının tam da bu noktasında kendinizi ya da yakından tanıdığınız birini düşünmeye çoktan başladığınızı fark ettiniz muhtemelen. Peki, o zaman devam edelim.

Neden bir insan kendine bunu yapar? Nasıl olur da kişiler bu yola girer; bu kişilerin motivasyonları nelerdir, nelere inandıkları için kendilerini bu hâlde bulurlar, diye baktığımızda genel profilde şu özellikleri görebiliriz:

- Yaşamlarındaki tüm değerlerini, özsaygılarını, benlik algılarını başarılı olmanın üzerine kurarlar. Aşırı yüksek ve daha önce değindiğimiz gibi gerçekçi olmayan hedefler/beklentiler sonucunda belirledikleri amaçlara ulaşamamayı tam anlamıyla gurur meselesi yaparlar. Bunu da kişisel olarak algılayıp kendilerini değersizleştirmeye başlarlar. 

- Kendilerine hata yapma payını bırakmadıklarını söylemiştik; çünkü en ufak bir hata bile onlar için başarısızlık demektir. Çoğu zaman pire için yorgan yakarlar. Tek bir olaya bakarak bütün hayatlarını kocaman bir başarısızlık, değersizlik olarak görürler. Hatalarından öğrenemezler. Hâlbuki biz neyi biliyoruz, en iyi öğretmenlerimiz yaptığımız hatalardır. 

- “Ya beni onaylamazlarsa?” endişesini yoğun olarak yaşarlar. Özellikle de yetersiz hissettikleri, eksik olduklarını düşündükleri zamanlarda diğer insanlar tarafından kabul edilmeyeceklerine dair güçlü bir inançları vardır. Bu kabul edilmeme, onaylanmama ihtimali de onları mükemmelliyetçiliğe sürükleyip kısır döngünün içine girerler: “Hatalı, eksik iş yapmamalıyım ki önem verdiğim kişiler tarafından onaylanayım.”

- Gereklilikler yakalarını bırakmaz. Sürekli olarak sözel yönergeleri, kuralları vardır. Olumsuzluk eki -me, -ma'yı, gereklilik eki -meli, -malı'ları bolca kullanırlar. Yeni, beklenmeyen durumlar karşısında esneyemez, katı duruşlarını devam ettirirler. 

- Kıyaslama genellikle çocukluk çağlarında öğrendikleri bir kalıptır. Ebeveynleri tarafından akranlarıyla kıyaslanarak buna içerleyen, ebeveyninden "onay almak" için telafi davranışlarına girişen kişiler yetişkinlik çağlarına geldiklerinde bu sefer başkalarıyla, akranlarıyla kıyaslamayı kendi kendilerine yaparlar. Diğer insanların kendileri kadar çabalamadan, çalışmadan "mükemmel" bir biçimde iş yaptıklarını, hayatlarına devam ettiklerini düşünürler. Bu durum da kendilerine yönelik olumsuz benlik algılarını besler. 

Basitçe düşünerek ulaşabildiğimiz sonuçların, göstergelerin bazılarını sıralamaya çalıştım. Genel iyilik hâlinden mükemmelliyetçiliğe uzanan yol oldukça cazip görünebilir. Çünkü bu yolun sonunda herkesten üstün olmak, herkes tarafından onaylanmak, elbette mükemmel bir insan olmak vardır. Anlayacağınız üzere aslında yoktur. İyilik hâli kişinin kendisine yetebilirken, mükemmel olma hâli asla yetmez, yetmeyecektir. 

Genel iyilik hâli için rahatlamak ve ulaşılabilir isteklerde bulunmak makûl görünüyor. Zaten sağlığımız için güçlü bileşimler genellikle güldüğümüz, şimdi ve burada'ya bağlı olduğumuz zamanlardır. Yaşamlarımızdaki herhangi bir zorluğun üstesinden gelebilmek için farkındalığımızı gözden geçirebilir, zorlu yaşam olayları karşında direnç gösterebilmek - zorluklara bağışıklık kazanabilmek için umut etmeyi öğrenebilir, geçmişe tutunarak ilerleyemeyeceğimizi anlayarak öfkemizi sakince bırakabiliriz. 

Baştaki soruya dönelim: Neden iyi olamıyorum? Kendimi buna lâyık görmediğim için. 

Sevgilerimle,

Tuna