28 Eylül 2023 Perşembe

Fotoğrafların Anlattığı

İnsanın kendi çocukluk fotoğraflarıyla çalışmasının zorlukları vardır. Kimi danışanlar, yönergeyi anlamamış gibi dergilerden bebek resmi kesip getirir çünkü onlar için gerçek imgeyle yüzleşmek imkansızdır. İdeal fotoğrafla aile fotoğrafı arasındaki zıtlık uyuşmazlık yaratır ve bazen insanın canını acıtır. Çocukluk fotoğraflarına bakmak çoğu zaman insanın kardeşleriyle kıyaslanmaya maruz kalması anlamına da gelir, hangisinin kaç adet fotoğrafı var, diyelim kendisinin daha az fotoğrafı varsa ya da çok fazla öne çıkarılmamışsa daha az seviliyor olduğu sanısına kapılabilir. 


Mesela Marie'nin getirdiği fotoğrafta ablası bir sandalyede oturuyordu ama kendisi onun yanında ayakta durmak zorunda kalmıştı. Coralie, objektifin annesine dönük olduğunu, iki erkek kardeşinin onun etrafında olduğunu, kendisinin de yanlışlıkla fotoğrafta çıkmış gibi daha kenarda bir yerde durduğunu fark etmişti. Ya da tersine, Romain anne ve babasının tüm etkinliklerde hem kardeşinin hem de kendisinin fotoğraflarını çekmiş olduğunu görünce mutlu olmuştu. 

Kişi bedenen ya da psikolojik olarak suistimale maruz kalmışsa, gücünü istismar eden aile sistemini göstermesi, fotoğrafta bulunan her bir kişinin yüzünde, bedeninde ve tavrında o gücün izlerini bulması ve kendisini iyi niyetle dinleyen ve bakan dışarıdan birinin hissettiklerini onayladığını görmesi önemlidir. Böylece fotoğraf, kişinin manipülasyonla, çelişkili ve kapalı söylemlerle işleyen bir sistemin kendisine çocukken aşıladığı, algılarına dair duyduğu şüpheden sıyrılmasını sağlar. 

Mesela bir anne, çığlıklar komşunun evinden duyulmasın diye pencereleri kapattıktan sonra, çocuğunun başucuna gidip "Gören de işkence görüyorsun sanır" demişti. Bir diğer anne, babası, yatakta yatan çıplak kız çocuğunu kırbaçla cezalandırırken, "Senin iyiliğin için" demişti tekrar tekrar. İşte korkudan gözleri fal taşı gibi açılmış, üzgün ve asık suratlı, cılız veya bulimik, çevrelerine iyi görünmeleri gerekse de kamera karşısında huzursuz duran o çocuk fotoğraflarında, en saygın evlerde sessizce halledilen, dış dünyadan da neredeyse görünmez olan işkence ritüelleri ortaya çıkar. Fotoğraf burada anne babanın inkarından kurtulmak için bir kanıt, bir dayanak olur. İmge aynası sayesinde kelimeler akar, maruz kalınan tacizin emareleri dışsallaştırılır ve farkına varılır, acı ıslah edilir, yetişkinin içindeki çocuk duyulur. 

• Christine Ulivucci, Fotoğrafların Anlattığı

22 Eylül 2023 Cuma

Çiftlerde Tükenmişlik

Çift terapisinde psikanalitik nesne ilişkileri yaklaşımının temel unsurları, James L. Framo tarafından aşağıdaki şekilde özetlenmiştir (1990):

1. İnsanların doyurucu bir nesne ilişkisine duyduğu ihtiyaç, yaşamın en temel güdülerinden biridir.

2. Ebeveynlerini bırakma ya da değiştirme şansı olmayan bebekler, onlarla olan ilişkilerinin en kötü yanlarını içselleştirirler. Bu içselleştirmeler, daha sonra ebeveynlerin psikolojik temsilleri olarak kalıcılaşır. 

3. Psişik çatışmalar, doğduğumuz ailede yaşananlardan doğar. Birey, bu çatışmaları çözmeye çabalarken, içinde bulunduğu ilişkiyi doğduğu ailedekine benzer kalıplarla şekillendirir.

4. Eş, büyük ölçüde kişinin ihtiyaçları çerçevesinde görünenler kapsamında algılanır; mesela eş, kişinin kendinde inkâr ettiği veya kendinden ayırdığı kişilik özelliklerini taşıyor olabilir. Eşler birbirlerini ilk kurdukları nesne ilişkisinden yitirdikleri özellikleri tamamlamak için seçer; bu özellikleri yansıtmalı özdeşim yoluyla birbirlerinde yeniden yaşatırlar. Evlilikte yaşanan uyumsuzlukların en temel nedenlerinden biri de, eşlerin kendilerinde kaybettikleri özellikleri karşı tarafa yansıtıp sonra da bu özelliklerle eşleri üzerinden çatışmalarıdır.


Gördüğümüz gibi, çiftlerin yaşadıkları sorunların psikanalitik açıklaması doğrusal bir yaklaşımdır. Çocukluk travmaları, mevcut sorunlarla ifade edilir. (Kötü muamele görülen bir ilişkiyi sürdürmek veya sevdiğiniz birini sizi terk etmeye zorlamak gibi) mantık dışı davranışlar, hastalıklı içe yansıtmalar ve bilinçsiz* dürtüler aracılığıyla açıklanır. Eşler kişinin kendinde inkâr edip kendinden ayırdığı yönleri birbirlerine yansıtan aynalar olarak görülür (kendisini sevgiyi hak etmeyen biri olarak gören kadın sevgi göstermeyi bilmeyen adamı seçer, böylelikle kadın duygularının suçunu adama atabilir). 

Eşlerin bilinçsizce ihtiyaç duyduğu yönler ayrılmış ve bastırılmış hastalıklı içselleştirmeler olduğundan, bu eşler birbirlerini tamamlarlar: Mağdurla tacizci, peşinden koşanla kaçan, sadistle mazoşist bir araya gelir. Yansıtma ve içselleştirmeler, her iki eşte de, eşlerin birbirlerine ayrılmış  ve bilinçsiz yönlerini yansıttıkları ve eşten ziyade bu yansıtmalara bilinçsizce tepki verdikleri karşılıklı bir süreç meydana getirir. Eşlerin arasında böyle bir ayrım olmadığı zaman ise, her iki eş de diğerinin yansıttığı şeyi yansıtmalı özdeşim aracılığıyla içselleştirir. İç çatışmalar, eşlerin birbirleri arasındaki çatışmalara dönüşür. Bir diğer deyişle, çift çatışmaları, her iki eşin de taşıdığı aynı iç çatışmanın yeniden sahnelendiği bir alana dönüşür; burada her bir eş de içsel çatışmanın bir yönünü sergiler.

*Sanırım metinde "bilinçsiz" olarak çevrilen kavramı "bilinçdışı" olarak düşünmek daha uygun olacaktır.

• A.M. Pines, Çiftlerde Tükenmişlik

Görsel: Pexels.