Gençlerle konuşurken etkili olmayan yollar
Thomas Gordon meşhur kitabı "Etkili Öğretmenlik Eğitimi"nde iletişim engelleri konusuna oldukça önemli bir yer ayırır. İnsanlar yaşadıkları bir sorun karşısında bir bilene danışma ihtiyacı duyabilirler. Paylaşmak - Çözüm bulmakta unutulmaması gereken, karşınızdaki kişinin bir soruna sahip olduğu, yani kabul görme ve anlaşılma ihtiyacının yüksek olduğu bir durumda sizinle paylaşımda bulunduğudur. Amaç ne olursa olsun, sorun anlatan kişiyi dinlerken iyi niyetle ve yardım amacıyla yapılan, çoğu kez de alışkanlıklarımızdan kaynaklanan bazı tutum ve sözler iletişime engel oluşturabilmektedir. Bu da o kişi ile ilişkide yeni sorunlara yol açabilmektedir. Özellikle kendi kimliklerini kazanım sürecinde olan gençler bu konuda daha hassas olabilmektedir.
Ebeveynin söylediklerine karşı direnç geliştirmek, söylenenin tam
tersini yapmak,
Anne-baba tarafından anlaşılmadığını düşünmek,
Anne-baba tarafından yeteri kadar akıllı ve güvenilir olmadığını
düşünmek,
Suçluluk duyguları,
Kendine olan güveninde azalma,
Gençte kendini savunma duygusu uyandırmak.
Herhangi bir sorun olmadığı zaman bunları kullanmak probleme sebep olmaz, bazıları eğlenceli dahi olabilir. Ancak karşımızdaki kişinin sorun yaşadığı durumda onu dinlerken, aşağıda sıralanan 12 İletişim Engelini kullanmak ilişkide sorun yaratır.
1) Emir vermek, yönlendirmek:
“O kâğıdı buruşturma.”
“ Oda hemen toplanacak.”
“Hemen bırak o telefonu!”
Size sorununu anlatan bir kişiye bu tarz mesajlarla yaklaşmak, ”duygularının, ihtiyaçlarının ve sorunlarının önemsiz olduğu“ mesajını verir. Anne-baba gücü, korkuya dönüşür. Karşılık verme, inatlaşma, düşmanca duygular geliştirme, direnme vb. davranışlara yol açar.
2) Uyarmak, göz dağı vermek:
“Kendine çeki düzen vermezsen neler yapabileceğimi görürsün.”
“Karnende zayıf gelirse yaz tatilini unut.”
Karşımızdaki kişiye “senden daha güçlüyüm ve sana istediğimi yaptırırım” mesajını verir. Düşmanlık duyguları uyanabilir. Söylenen uyarının yapılıp yapılmayacağını görmek, sizi denemek isteyebilirler.
3) Ahlâk dersi vermek:
“Dürüst bir insan olarak doğruları söylemelisin.”
“İyi arkadaşlar birbirine küsmemelidir.”
Gençler “-meli, -malı”
içeren, dış otorite ve zorunluluğu temsil eden bu yaklaşımlar karşısında
genellikle daha büyük bir şiddetle kendilerini savunurlar. Gence, onun
yargısına güvenilmediği, başkalarınca doğru kabul edilen genel ahlak anlayışına
uygun davranmasının daha iyi olacağı mesajı verilir. Yaş dönem özelliği ile
bireyselleşme çabasında olan gençlerde bu tarz yaklaşımlar tam tersi etki
uyandırır.
4) Öğüt vermek:
Bu tarz mesajlar karşıdaki kişiye sorunlarına çözüm bulma
yeterliliğine inanılmadığı-güvenilmediğine yönelik mesaj verir.
“Arkadaşların olmadan da projeyi tamamlarsın. Aç internetini,
araştır, yaz.”
“Bence gidip öğretmeninle konuşmalı, nasıl daha başarılı olacağını
sormalısın.”
Öneri, üstünlük tavrı olarak algılanır. Karşı tarafın bağımlı
kişilik geliştirmesine sebep olur. Öneriyi sunan kişinin kendisini anlamadığını
düşündürür.
5) Nutuk çekmek:
“Şimdiki gençlerin bunu anlaması mümkün değil.”
“Biz çocukken ailemizin yanında gülemezdik bile. Siz ne kadar şanslısınız ama farkında
değilsiniz.”
Sorun olmadığı zamanlarda gençlerin yetişkinlerden öğrenmesi
kaçınılmazdır. Ancak sorun varken bu yaklaşım sergilendiğinde genellikle içe
kapanıklık, anlaşılmamışlık, küskünlük uyandırır. Kendi düşüncelerine daha çok
sarılırlar. Dinliyormuş gibi görünüp, dinlemeyebilirler. Bunu güç gösterisi
olarak algılayabilirler.
“Sen arkadaşını önceden arayıp anlatsaydın bunlar olmayacaktı.”
“Ne zaman verdiğin sözde durdun ki!“
"Bunu yapmış olduğuna inanamıyorum.“
Bu iletişim engelleri içinde kişinin benlik kavramını en olumsuz
yönde etkileyenlerdendir. Karşı tarafı savunmaya iter. Yoğun kızgınlık, öfke
duygusu açığa çıkarır. Benzer bir zorlukta kendisini eleştirmeyecek ve
yargılamayacak bir kişi ile sorununu paylaşmayı tercih eder.
7) Övmek:
Olumlu da olsa bu da bir yargılama biçimidir. Kişi sürekli övülme
beklentisi geliştirebilir. Kendisinin düşüncesi de farklı ise anlaşılmadığını
düşünür.
"Neden beğenmedin, saçın güzel olmuş."
"Benim çocuğum çalışınca başarır.“
Unutulmaması gereken, gencin size anlaşılmak üzere bir sorunla
geldiğidir. Bu yaklaşımla “anlaşılmıyorum“ düşüncesi uyanır.
8) Lakap takmak, alay etmek:
"Şimdi bebek gibi davrandın işte.“
"O kıyafet ne öyle, soytarıya dönmüşsün.“
Bu yaklaşım da gencin benlik algısını olumsuz etkiler. Hayal
kırıklığı yaratır. İlişki ciddi anlamda zarar görür.
9) Yorumlamak, tanı koymak:
“Ben senin neden böyle davrandığını çok iyi biliyorum. Küçükken de
istediğin olamayınca küsüp giderdin.“
"Arkadaşın senin dikkatini çekmeye çalışmış, o kadar belli
ki.“
Bu mesajlar, karşı tarafa “ben tüm davranışların nedenlerini
anlıyorum, çünkü güçlüyüm“ mesajını verir. Sorun anlatan kişi kendisinin
yetersiz olduğunu düşünür. Konuşma isteğini ortadan kaldırır. Yapılan yorum
doğru olduğunda bu duygular daha şiddetli yaşanabilir.
10) Güven vermek, desteklemek:
"Bunların hepsi geçecek.“
"Korkmana gerek yok, başaracaksın.“
Başlangıçta sorun anlatan gencin yararına görünür. Ancak anlaşılmadığı
izlenimini uyandırabilir. “Abartıyorsun”
biçiminde anlaşılabilir. Kızgınlık, anlaşılmamışlık uyandırabilir.
11) Sık soru sormak:
"Ne zaman oldu, sen ne dedin?"
"O ne yapıyordu? Konuşabildin mi ?"
Sorun anlatan kişiye yöneltilen sorular, onun anlatım düzenini,
sorunu algılayışını bozar. Sorgulanıyormuş duygusu uyandırır, anlatmaktan
vazgeçirir. Sorun anlatan kişiye sorulan her soru onun konuşmasını sınırlar.
Açık iletişimi engeller.
12) Konuyu değiştirmek:
"Sizin gibi gençleri okullarda görmek isteriz“
"Çocuğum boşver şimdi partiyi, sınavlar ne zaman? "
Bu iletiler karşı tarafa anlattığının ve kendisinin önemli olmadığını düşündürür. Sıkıntılarını anlatmaktan vazgeçer, erteler ya da kendilerini anlayacaklarına inandıkları başkalarına yönelirler.