30 Ocak 2021 Cumartesi

PDR vs Psikoloji kavgasında asıl neden: Klinik Psikoloji

Merhaba, uzun zamandır devam eden Klinik Psikolog kimdir, kimler Klinik Psikoloji yüksek lisansı ve doktorası yapabilir tartışmaları devam ediyor. Sağduyulu açıklamalar ve yorumlar yapılabildiği gibi (hem Psikologlardan, hem Psikolojik Danışmanlardan hem de Psikiyatristlerden) oldukça yararsız ve içi boş yorumlar ve saldırılar da yapılabiliyor. (Yine aynı meslek mensuplarından.) Ben de bu yazıda kendimce, dilim döndüğünce sağduyulu bir şekilde anlatmaya çalışacağım durumu. Çünkü dünyada başka örneği olmayan bu kavga artık herkesin canını sıkıyor.


Derslerden başlayalım. Bu yazıyı okuyorsanız bu zamana kadar birçok yazı okumuş/video izlemiş/tartışmalara tanık olmuş, PDR ve Psikoloji bölümlerinin derslerini ezberlemişsinizdir. O yüzden tek tek ders karşılaştırması yapmayacağım, ancak PDR lisans müfredatına bakan herkesin "bunlar sadece öğretmen olabilir yea" cümlesini artık kuramayacağını düşünüyorum. Hâlâ kurabiliyorsa kendisine hayatta başarılar diliyorum! Yine de benim okuduğum lisans programı olan İstanbul Kültür Üniversitesi PDR programının ders planını buraya bırakıyorum.

Diğer bir konu "yetkinlik." (Ben zaten unvan kullanımından ziyade yetkinlik konusunda biraz değinmek istiyorum.) Özellikle twitter'da denk geldiğim seviyesiz tartışmalarda Psikoloji lisans öğrencileri ve mezunlarının PDR'yi Klinik Psikoloji için yetkin olmamakla suçladıklarını bolca gördüm. Ne tuhaf. Psikolojik Danışma'yla ilgili onca ders ve temel düzeyde süpervizyon al, daha lisans 4. sınıfta danışan gör, sonra da yetkin olmamakla suçlan. Bu cidden epey tuhaf bir durum. (Hatta bazı tartışmalarda PDR'deki Davranış Bozuklukları dersinin Psikopatoloji olmadığını yazanlar bile var. Gerçekten bunu yazan birileri var.)

Psikoloji lisansın Türkiye'deki bazı açmazları: 2020 yılı itibarıyla Psikoloji lisans kontenjanı (Devlet-Vakıf-Kıbrıs) 10.226'dır. PDR kontenjanı ise 6.299'dur. (Kaynak) (2021 yılı itibarıyla Psikoloji lisans kontenjanı 11.545'e yükselirken, PDR lisans kontenjanı 6.030'a düştü.) Psikoloji lisans mezunlarındaki çok ciddi sayı artışı bölüm öğrencilerini ve mezunlarını kariyer anlamında çok büyük endişelere sevk etmektedir. (Ki aynı şey PDR için de geçerlidir.) Bu yüzden Psikoloji lisans mezunları psikoloji yüksek lisans programlarının, özellikle de kavgaya asıl neden olan Klinik Psikoloji'nin sadece kendilerine ait olduğunu iddia etmektedirler. Elbette her ne kadar yetkinlik, ders programı yetersizliği, vakıf okullarının ticarileşmesi gibi bir sürü suçlamaya yönelmiş olsalar da Klinik Psikoloji YL'sinin sadece kendilerine ait olduğunu bu kadar savunmaları, twitter'dan kampanya başlatıp okulları tek tek başvuru koşullarını değiştirmeye davet etmelerinin tek bir nedeni vardır: Politika!

Bu ülkede en umulmadık alanların dahi altından siyaset çıkar. (Burada particilikten söz etmediğini anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Tutumun politize edilmesi diyebilirim.) Psikoloji lisans öğrenci ve mezunları ister farkında olsunlar ister olmasınlar tamamen politize nedenlerle Klinik Psikoloji alanında tek olmayı istemektedirler. 

Bir diğeri "PDR psikoterapi yapamaz." Açıkçası yine ruh sağlığı yasasının olmamasıyla entegre bir sorun bu da. Şöyle; PDR bir önleyici-koruyucu ruh sağlığı alanıdır. Psikolojik danışma yapmak asıl amaçtır. Bireyle ya da grupla psikolojik danışma yapmak demek danışanda psikiyatrik bir tanı olmaması demektir. Günlük sorunlar, kısa vadeli stresli yaşam olayları vs. zaten hali hazırda sağlıklı olan kişilerle sürdürülen ruh sağlığı danışmasıdır. Bu açıdan bakınca PDR psikoterapi yapmaz diyebiliriz. Ancak bir de uzun yıllar süren, ciddi psikoterapi eğitimleri ve süpervizyonları alan PDR mezunları vardır, onlar da psikoterapi yapamaz mı? 

Örnekleyelim:

1) Alper Şahin, Boğaziçi PDR lisans-YL-doktora mezunu. Uzun yıllar TEVİTÖL'de ve Robert Lisesi'nde PDR Zümre Başkanlığı yaptı ve yine uzun yıllardır İstanbul Psikanaliz Derneği'ne bağlı çalışan bir Psikanalisttir kendisi. (Psikanalistlerle Çocuk ve Ergen Söyleşileri)

2) Ayşegül Salgın, İstanbul PDR mezunu, uzun yıllardır Acıbadem Hastaneleri'nde Pedagog olarak çalışıyor ve yine uzun yıllardır İstanbul Psikanaliz Derneği'ne bağlı Psikanalist olarak çalışıyor. Aynı zamanda Uluslararası Psikanaliz Derneği tarafından Funda Akkapulu'yla beraber Türkiye'nin ilk çocuk ve ergen psikanalisti olmuştur. 

Şimdi denilebilir ki, biz Psikanalist olamazlar demedik, Klinik Psikolog olamazlar, Psikolog unvanını kullanamazlar dedik. Kişi alanında gerekli eğitimleri ve süpervizyonu aldıktan sonra niye Psikolog unvanını kullanmak istesin ki? Aslında daha tehlikeli bir durum var, o da iki saat teorik eğitim ya da süpervizyon alanların kendini Psikoterapist olarak tanıtmasıdır; özellikle Psikoloji mezunlarında ve tezli/tezsiz Klinik Psikoloji yüksek lisansı yapanlarda (ya da Genel Psikoloji/Uygulamalı Psikoloji) bu Psikoterapist kullanımının yaygın olduğunu biliyoruz. (Elbette bu yaygınlık herkesin istediği unvanı kullanmasını meşrulaştırmaz! Akredite eğitimleri olmamalarına rağmen.)

Ben 13 yıldır çeşitli eğitim kurumlarında Rehber Öğretmen olarak çalışıyorum, ikinci lisansım PDR Haziran 2020'de bittiği için kendime artık Psikolojik Danışman da diyebiliyorum. (Edit: Şimdi de ülkede Psikolojik Danışman diye bir meslek ve bölüm olmadığını, psikolojik danışma yapma yetkimizin olmadığını iddia etmeye başlayanlar var!) 2008 yılından beri de üniversite tercih danışması yapıyorum. Psikoloji bölümüne gitmek isteyenlerde unvan takıntısını çok gördüm ne yazık ki. Yani Psikoloji lisans mezunu dışında kimse Psikolog unvanını kullanamaz deniliyor ya, zaten kendileri çıkardılar bunu, yoksa birkaç tane/birkaç yüz tane? (tam sayıyı bilmiyorum) PDR lisans + Klinik Psikoloji YL'si yapıp kendine Klinik Psikolog diyen kişi için bu kadar yaygara koparılmaz. (Bu arada kimdir Klinik Psikolog: Psikoloji veya PDR lisans üstüne Klinik Psikoloji yüksek lisansı yapandır. Kaynak) (Edit: Kaynak olarak belirtilen yasayı da "ucube yasa" olarak tanımlıyorlar artık. Tamam yasa değişsin, PDR mezunları Klinik Psikolog unvanını kullanmasın, ancak Klinik Psikoloji yüksek lisans eğitimi için yeterli oldukları da bilinsin isterim. )

Yine Psikoloji lisans dışından bir örnek verelim: Nilüfer Erdem. Nilüfer Erdem'i (Güngörmüş) Metis Yayınları'nın Ötekini Dinlemek dizisi için yaptığı Bion ve Lacan çevirilerinden tanıyanlar vardır. 

Nilüfer Hanım aynı zamanda Psike İstanbul'a bağlı çalışan bir Psikanalist. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi-İngiliz Dili ve Edebiyatı'nda tamamlıyor, yıllar sonra arayışı kendisini İstanbul Bilgi Üniversitesi-Klinik Psikoloji yüksek lisans programına getiriyor. Nilüfer Hanım'ın Klinik Psikolog unvanını kullandığını ben henüz görmedim; kendisi yazar, senarist, çevirmen, psikanalist. Ancak neyi öğrenebiliyoruz buradan; nadir de olsa Psikoloji ve PDR lisansı dışından gelip Klinik Psikoloji yüksek lisansı yapılabiliyormuş, hatta Nilüfer Hanım örneğinde iyi ki de yapılabiliyormuş diyorum ben. (Spotify: Nereden Başlasam? Psikanaliz, konuk Nilüfer Erdem.)

*Edit 1: İstanbul Bilgi Üniversitesi-Psikoloji lisans mezunu Can Gezgör, Nilüfer Erdem'in aynı üniversitede Psikoloji lisans programını tamamladıktan sonra yüksek lisans yaptığını belirtti. Ben yazıyı kaleme alırken bu bilgiden mahrumdum, bu vesileyle eklemiş olalım. 

*Edit 2: O zaman şu soru akıllara gelebilir: İstanbul Bilgi Üniversitesi diğer lisans programlarından başvuru alıyor mu? Evet, alıyor. Programın "Sık Sorulan Sorular" sayfasının linkini paylaşıyorum, buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. (Oldukça kısıtlı bir alım olabileceğini vurguluyorlar.) Hatta bu programa daha önceden kayıt yaptırmış öğrenci ve mezunlar hakkında daha detaylı bilgilere şu linkten ulaşabilirsiniz.

Yani şimdi diyeceksiniz ki, kardeşim o zaman sen Psikoloji ve PDR lisansı dışında da Klinik Psikoloji yüksek lisansı yapılabilmesine destek veriyorsun? 

Evet, destek veriyorum. Başvuru sırasında zaten bilim sınavı ve mülakat süreçleri bütün adayları bekliyor. Bir kişi alan dışından gelip Klinik Psikoloji bilim sınavı ve mülakatında alan içi mezunlarını geçebiliyorsa zaten helal olsun ve programa alınsın. Zaten çok ama çok kısıtlı bir alımdan bahsediyoruz burada. (Bu konuyla ilgili 2020 yazında Hakan Türkçapar linç yemişti. Kaynak.)

Yine edit: Bu konuyla alakalı olarak bir başka psikiyatrist Alper Hasanoğlu da Twitter'da lince uğradı. Merak edenler buraya bakabilir.)

Hatta bir örnek daha verelim: 

Psikoloji, Klinik Psikoloji alanlarında çok sevilen bir akademisyen: Ayten Zara. Malumunuz, alandan olup da Ayten Hocayı ve psikolojik travma çalışmalarını duymayan yoktur. İstanbul Bilgi Üniversitesi-Psikoloji bölümünde 2000 yılından bu yana tam zamanlı öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. PDR lisans mezunu olan Doç. Dr. Ayten Zara yüksek lisansını İngiltere'de Danışmanlık Psikolojisi, doktorasını yine İngiltere'de Klinik Psikoloji alanında yapmıştır. 

Yavaştan bitirebilim artık. Bu yazıyı hızlıca, biraz da çalakalem yazmamın sebebi (sonradan editler eklemek durumunda kalmış olsam da); Psikoloji lisans öğrenci ve mezunlarının PDR'yi alan dışı diye yaftalaması ve Klinik Psikoloji yüksek lisans programı için yetkin olmamakla suçlaması'dır.. Elimden geldiğinde sağduyulu bir açıklama yapmaya çalıştım. Ancak üzülerek söylüyorum ki, hiç de yetkin olmayan lisans öğrencilerinin tartışmaları bu kadar gündeme oturmamalıydı, Psikoloji ve PDR öğretim üyeleri ve dernek başkanları bu kadar olaya karışmamalıydı. Şimdi öğretim üyelerine, dernek yönetim kurullarına düşen görev hakkaniyetli bir şekilde ruh sağlığı yasası için birlikte çalışmak olmalıdır. Psikologlar kendi yasaları için uğraşıyorlar, bakın ne güzel mesela. Ancak bu Psikolog yasası diğer ruh sağlığı çalışanlarının negatif etkilenmesine neden olmamalıdır. 

Bu yazıyla ilgili görüş belirtmek isteyenler bana tunabaharr@gmail.com adresinden ulaşabilirler. Umarım okuduğunuza değmiştir. Sevgiler.