"Çocukken kendinizi kötü hissettiğinizde annenize veya babanıza bunu hiç söyler miydiniz?" diye soruyorum.
"Fiziksel olarak kötü hissediyorsam söylerdim. Fakat duygusal olarak hiç söylemezdim. Bu konularda konuşmayı hiçbir zaman beceremedim. Neden bilmiyorum. Sanırım fazla kişisel ve özel bir mesele olduğu için. Şu anda daha iyiyim bu işte. Beş yıl önce olsa sizinle hiçbir şey konuşmazdım."
Görüşme yaptığımız sırada Fiona'nın hayatındaki doğrudan stres kaynakları evliliyle alâkâlıydı. Sekiz yıldır evliydi ve iki çocuğu vardı. "Kocam depresyon ve panik atak geçiriyor. Yoğun anksiyete dönemleri oluyor - onu tanıdığımdan beri böyle aslında. Kendisi muhteşem biridir ve onu gerçekten çok seviyorum. Merhametli bir insandır, fakat ona bakmak beni çok yordu. Annesi oldum çıktım. Üç çocuğum var yani - biri otuz dokuz yaşında, biri altı yaşında, biri de iki yaşında."
"Bunlar farkında olduğunuz sorunlar. Ağrılarınız dikkatinizi yöneltmediğiniz başka bir şeyi yansıtıyor olabilir mi acaba? Ağrıları bir problem olarak görmek yerine, belki de bağırsaklarınız size bir şey söylemeye çalışıyordu diye düşünür. Duygusal sinyalleri görmezden gelince, beden 'Oldu o zaman, al sana fiziksel sinyal,' der. Onları da görmezden gelirseniz, başınız gerçekten dertte demektir.
(...)
"İstenmediğimi biliyorum. Bunu ilk ne zaman fark ettim tam emin değilim, belki gençliğimde, belki de yetişkinlikte. Annemin bana söylediği şeyleri düşünüyordum ve bu yöndeki işaretlerin çocukluğumdan beri olduğunu, fakat benim onları fark etmediğimi anladım. Tek bildiğim kendimi hiç huzurlu hissetmediğimdi. Annem bana hep 'Bence sen bu aileye ait değilsin. Bence bize yanlış bebek verdiler,' derdi. Ve bunu suratında bir gülümseme ile söylerdi. Tabii insanlar çoğu zaman ciddi bir şey söylerken şaka yapıyormuş gibi yaparlar."
• Gabor Mate, Vücudunuz Hayır Diyorsa