6 Şubat 2022 Pazar
Lanet Olsun Zaman Nehrine
2 Şubat 2022 Çarşamba
Macbeth'in Trajedisi
1 Şubat 2022 Salı
Bir filmin güzelliği: C'mon C'mon
Johnny rolünde izlediğimiz Joaquin Phoenix'in son filmi C'mon C'mon konusu, oyunculukları ve kurgusuyla beni resmen büyüledi.
Çok çarpıcı bir film arayanlara C'mon C'mon hitap etmeyecektir büyük ihtimalle. Büyük dramlara alışkın Türk izleyicisi için eh işte minvalinde bir film bu. Elbette herkesin etkilenme düzeyi, film hakkındaki görüşü farklı olacaktır, yani beklenilen budur zaten ama yine de genellemelerden kaçamıyoruz. Zira günümüz dünyasında insanlara baktığımızda aynı türden yaşantılar bolca görüyoruz. Bu da beraberinde aynı türden düşünceleri, aynı türden davranışları, aynı türden yorumları getiriyor.
31 Ocak 2022 Pazartesi
Jan Valjean bir vebalıdır
Jan Valjean bir vebalıdır. Bütünüyle ahlaki değerleri simgeler ama yalnızca olumlu yönleriyle değil. Hugo ister istemez -ama bilinçle kurgulanmış olduğunu hiç sanmıyorum- olumlu olanın da ne olduğunu tartışmaya açmıştır. Kahramanlarının toplumsal konumlarını verirken alabildiğine acımasızdır, okuyucunun canının yanmasını ister adeta. Hugo'nun gözünün önünde bir okur manzarası vardır kuşkusuz; bunlar han odalarında, eski mutlu ve varlıklı günlerini çoktan geçmişte bırakmış ve bir anlamda köşeye sıkışmış konaklarda, köy evlerinde ve çoğunlukla Paris'in pislik içindeki sokaklarında bulunan korunmasız apartmanlarda yaşar. Yaşayınca da, böyle kıstırılmış ve çaresiz bırakılmış bir insanın yapacağı en iyi şey, kuşkusuz Sefiller'in yeni fasikülünü beklemektir.
28 Ocak 2022 Cuma
Birhan Keskin'den...
Her gün bir kez bu kitabın başına geçtim.
Her gün bir kez dışarı çıktım kırık bir bulutla yürüdüm, her gün bir insana bakıp, yüzümü yere eğdim.
Her gün bir gazeteye boş gözlerle baktım.
Her gün birileri konuştu, onları dinliyor gibi yaptım.
Her gün bir kez "neredeyim" diye sordum kendime.
Her gün bir kuzey kışı indi içime.
Her gün karşımda duran fotoğraflarına baktım. Bir kez öfkelendim her gün bir kez sordum kendime neden bu kadar bağlandın.
Her gün adalet ve zalimlik üzerine düşündüm. Belki de her şey.
Her gün bir barbar, bir medeni ile gezdim sokaklarda. Minareleri her gün sabaha ezan sesleriyle ben açtım.
Her gün bir perdeyi aralamaya çalıştım.
Her gün hiçbir şeyi anlamadığımı düşündüm, her gün her şeyi anladığımı düşündüm. Güvercinleri yolculadım.
Her gün, günlere dayanamadığımı düşündüm. Kitapları alt alta dergileri kıvırarak yan yana dizdim. Ne idüğü belirsiz yerler benimle yürüdü. Gördüğüm her "cümle" bana bir bıçak gibi battı, anlamadım.
Her gün bir taş parçası söktüm içimden.
Her gün uyku beni koynuna alsın diye yalvardım.
Her gün, gün bitiyor gece bitmiyor dedim.
Her gün işlerin beni avutmadığını gördüm. Ayrılık günlerini sonradan niçin sisli bir perde gibi hatırlarız diye sordum. Öfkeni unutma dedim kendime her gün, unutursan düşersin dedim.
Her gün en az bir saati ayakta durmaya, dimdik durmaya ayırdım.
Her gün ömür sözcüğünü bir kez kalbimden geçirdim.
Her gün ömür sözcüğü kömür gibi tınladı içimde.
Her gün sana içimden bir kez "sevgilim" diye seslendim.
Her gün sana bir kez "zalim" diye seslendim.
Her gün, yan yana oturup birbirine rikkatle bakan iki yaşlı kadını düşündüm.
Her gün o kadınların bu fotoğrafı yırtıldı dedim.
Her gün "âh" ettim bir kere, bir kere o âh'ı geri aldım.
Her gün "yol arkadaşım" dedim, kahırla kapladım sözlerimi.
Her gün acını tattım.
Her gün unutmak için değil, unutmamak için ağu kattım kalbime.
Her gün insan olmak ne çok kusur içeriyor diye düşündüm.
Her gün bir kilidi açmaya çalıştım.
Başka bir şey vardı, başka bir şey; ben sana dünyanın değil yeryüzünün diliyle seslenmiştim. Çile nedir, günah ne? Bana ne bunlardan. Dünyanın merkezi sendin her gün ben senden uzayan uçsuz bucaksız bir kara.
- Birhan Keskin, Y'ol
(Görsel: Design Observer)