9 Nisan 2022 Cumartesi

Freud'dan Lacan'a Psikanaliz

Kelt kökenli genç bir Fransız kadın, rüyasında, toprağa gömülmüş eski bir kılıcın topraktan çıkarıldığını görür. Bu bir Kelt kılıcıdr; süslü, tam sanat eseri bir kılıç. Kılıcı topraktan çıkaran tanımadığı bir adam, onu genç Fransız kadına hediye eder. 


Jung'un bu rüya üzerine uyguladığı Freudcu serbest çağrışım şu sonuçları verir: Fransız kadın kaybettiği babasının askeri kılıcını anımsar, bu kılıcı küçük bir kızken babası ona gösterdiğinde, güneşte parlayan kılıç karşısında duyduğu heyecanı anlatır. Babası enerjik, erkeksi özellikleri ön planda, yiğit, gözü kara bir adamdır. Cesur oldukları söylenen Kelt kökenlerine bağlıdır. 

Freudcu analiz şöyle özetlenebilir: Hasta, babası karşısında ambivalan (çift değerli) bir tutum içindedir. Bir yandan ona hayran, hatta ona erotik fantezilerle bağlı iken, öte yandan da babasının saldırgan tavırlarından acı çeken annesi ile özdeşleşmektedir (bu özdeşleşmeden dolayı da erkeksi özellikleri ön planda erkeklerden kaçmakta, daha çok kadınsı, zayıf, nevrotik erkeklerle ilgilenmekte, ancak bu ilişkilerine de pek değer vermemektedir. Zaten analiz süresince de erkek analist karşısında şiddetli dirençler geliştirmiştir.) Rüyası, babasının fallusuna sahip olma arzusunu dile getirmektedir. Rüyada kılıcı almakla bu çocuksu arzusu sanrısal bir şekilde tatmin edilmiştir. 

Aynı rüyanın Jung tarafından yapılan, kendi teorisine uygun yorumu ise şöyle özetlenebilir: Hasta, babasının silahını almakla onun enerjisine, karar verme gücüne, sorunların üzerine gitmedeki yeteneğine, kendinden daha emin olmaya duyduğu ihtiyacı dile getirmiştir. Bir bölümüyle mirasçısı olduğu bu silah, potansiyel halinde bilinçdışında mevcuttur. Onu topraktan, gizli olduğu derinlikten çıkaran analizdir. Hasta böylece babasına daha çok benzeyecek, şimdiye kadar kullanmadığı gizli silahını kullanacaktır. Yaşamını eski atalarından kalma değerler üzerine inşa edecek, daha güçlü ve kararlı olacaktır. Onu nevrotik kılan korkular, kaçınmalar, boyun eğmeler bu yol ile son bulacaktır.

Şimdi bu iki analiz arasındaki fark nedir? İlki rüyanın görülmesini sağlayan bilinçdışı nedenleri araştırırken, diğeri bu rüyanın hastanın yaşamına nasıl bir yön verdiğini incelemektedir. Jung'a göre Freudcu analiz hastaya bir şey vermez, ama aksine, kendi analizi hastaya izlemeyi arzuladığı yolu, uzun zamandır kullanmadığı, görmediği gizli ruhsal (psişik) güçlerini gösterir. Kompleksinin altını çizmek yerine, olması gereken ve olabileceği kişiliği gösterir. 

Şimdi kanımca Freud ve Jung birbirinden çok farklı yorumlar yapmıyorlar. Söz konusu yorumları karşıt, uzlaşmaz yorumlar olarak görmek gereksiz. Farklılık, tedavi edici faktörün ne olduğu konusundaki anlaşmazlıkta düğümleniyor; ilki bilinçdışı kompleksi bilinç düzeyine çıkarmakla nevrozun tedavi edileceğini düşünürken, diğeri bilinçdışının kendisini tedavi edici bir potansiyel olarak görüyor. Bu bilinçdışı faktörleri güçlendirmeyi hedef alıyor. Bu nedenle, Slater'ın yukarıda sözünü ettiğimiz iddiası karşısında daha dikkatli düşünmemiz gerek. Söz konusu teoriler gerçekten uzlaşmaz, çelişik, dolayısıyla birinin yanlışlanması gereken teoriler mi, yoksa bir şekilde bütünleştirilebilir yaklaşımlar mı? Bana bu ikinci varsayım daha kuvvetli gibi görünüyor. Sözgelimi Adler de aslında Oidipus kompleksini reddetmez, ancak bu kompleksi Freud'dan farklı bir şekilde yorumlar: Şiddetli aşağılık kompleksi olan ve sosyal duygusu gelişmemiş çocuk, dış dünyaya açılmak yerine aile içine kapanır ve arzularına, bu arada cinsel arzularına da aile içinde nesneler arar; Oidipus kompleksinin nedeni budur Adler'e göre. Freud ise şiddetli Oidipus kompleksi nedeniyle nesne libidosunun karşı cinsten ebeveyne bağlı kalacağını, nesne libidosunun bu saplantısının toplumsal nesnelere yönelmeyi, toplum duygusunun gelişimini engellediğini söyleyecektir. Bu biraz tavuk-yumurta hikâyesini andırırsa da, her iki teorinin aynı anda doğru olması, yani bu iki sürecin birbirini pekiştiren faktörler olması da mümkündür. Yani bunları mantıken zorunlu olarak karşıt olmaktan çıkaracak bir yorum mümkündür. Bu durumda da bir seçim yapma zorunluluğu ortadan kaldırılabilir pekâlâ. 

- Saffet Murat Tura, Freud'dan Lacan'a Psikanaliz

6 Nisan 2022 Çarşamba

Talebe

Bipolar bozukluğu saplantı haline getirdim. Psikoloji dersi için araştırma tezi yazmamız gerekiyordu, ben de tez konusu olarak bunu seçtim ve o mazeretle üniversitedeki her sinirbilimci ve bilişsel alan uzmanıyla görüşme yaptım. Onlara Babamdaki belirtileri anlattım ama Babama değil, uydurma bir amcaya atfederek. Belirtilerin bazıları birebir uyuyor, bazılarıysa uymuyordu. Profesörler bana her vakanın farklı olduğunu söyledi. 


"Senin tarif ettiğin daha çok şizofreniye benziyor," dedi biri. "Amcan hiç tedavi gördü mü?"

"Hayır," dedim. "Doktorların da devlet komplosunun bir parçası olduğunu düşünüyor."

"Bu sahiden işi zorlaştırır," dedi. 

Bir buldozerin gizli kapaklılığıyla tez konumu, bipolar ebeveynlerin çocukları üstündeki etkileri olarak belirledim. Suçlayıcıydım, gaddardım. Bipolar ebeveyn çocukları çifte risk altındadır, diyordum: Birincisi, kalıtımsal olarak duygudurum bozukluklarına yatkındırlar, ikincisi stresli ortama ve bu tür bozuklukları olan ebeveeynlerin yetersiz ebeveynliklerine maruzdurlar.

Derste sinir ileticileri ve onların beyin kimyası üstündeki etkilerini öğrenmiştim. Hastalığın bir tercih olmadığını biliyordum. Bu bilgi Babama karşı anlayışlı olmamı sağlayabilirdi ama sağlamadı. Tek hissettiğim öfkeydi. Bedelini biz ödedik, diye düşünüyordum. Anne. Luke. Shawn. Yaralandık berelendik, sarsıntı geçirdik, bacaklarımız yandı, kafamız kesilip açıldı. Daimi bir dikkat hali, kesintisiz bir dehşet içinde yaşadık. Beyinlerimiz kortizol akınına uğradı çünkü tüm bu olanların her an yeniden yaşanabileceğini biliyorduk. Çünkü Babam için inanç daima güvenlikten önce gelirdi. Çünkü kendisinin haklı olduğuna inanırdı ve inanmaya devam etti; ilk araba kazasından sonra, ikincisinden sonra, çöp tenekesinden, yangından, paletten sonra. Bedelini ödeyense hep bizdik.

Tezimi teslim etmemden sonraki hafta sonu Buck's Peak'e gittim. Eve geleli bir saat olmamıştı ki Babamla tartışmaya tutuştuk. Arabaya karşılık ona borçlu olduğumu söylüyordu. Aslında sadece biraz lafını etti ama ben çılgına döndüm, histerikleştim. Hayatımda ilk defa Babama bağırdım; araba konusunda değil, Weaver'lar konusunda. Öfkeden öyle tıkanmıştım ki konuştuklarım kelime gibi değil, boğuk, kesik hıçkırıklar şeklinde çıkıyordu. Niye böylesin sen? Neden bizi öyle korku içinde yaşattın? Neden uydurma canavarlara karşı o kadar savaştın da, kendi evindeki canavarlarla ilgili hiçbir şey yapmadın? 

Babam hayretler içinde bakakaldı. Ağzı açıldı, elleri iki yanına sarktı, bir şey yapmak için kaldırmak istiyormuş gibi seğirmeye başladı. Onu steyşın vagonumuzun enkazı yanına çömelip elektrik telleri ölümcül akımlar gönderdiği için dokunma imkânı bile olmadan Annenin yüzünün gerilip şişmesini izlediği günden beri böyle çaresiz görmemiştim.

Utançtan ya da öfkeden, fırlayıp gittim. Arabayı hiç durmadan BYU'ya kadar sürdüm. Babam birkaç saat sonra aradı. Cevap vermedim. Ona bağırmak bir çare olmamıştı, aldırmamak olurdu belki.

Dönem bittikten sonra Utah'tan ayrılmadım. Buck's Peak'e gitmediğim ilk yazdı bu. Babamla hiç konuşmadım, telefonda bile. Kasti bir yabancılaşma değildi bu. İçimden ne görmek geliyordu onu ne de sesini duymak. O yüzden de hiçbirini yapmadım. 

- Tara Westover, Talebe 

4 Nisan 2022 Pazartesi

Kusursuz Kadının Peşinde

Fowler: Hamilton'u kadın bağımlısı şeklinde tanımlıyorsunuz. Ayrıca bize onun kadınların her biriyle tuhaf bir ilişki kurduğundan söz ediyorsunuz. Onun öykülerini işittiğinizde aklı­nıza ne geliyor? Onun birçok belirtisini ve yakınmasını nasıl bir elekten geçirip Hamilton'un yaşadığı zorluklar içinde hangisinin merkezi önem taşıdığına nasıl karar veriyorsunuz?

Volkan: "Merak" kediyi öldürür derler. Ben, ofisimde sağlamaya çalıştığım güvenli ortamda analizi iyi bir analiz yapanın "merak" olduğunu düşünüyorum. Hastayı dinlerken belirtilerinin, yakınmalarının ve diğer öykülerinin anlamlarını merak ederim. Aklıma gelenlerin çoğu psikanaliz eğitimim ve çocuk geliş­mesi ile insan zihninin evrimi üzerine bilgilerimle bağlantılıdır.


Örneğin, Hamilton her gece bir kadına duyduğu tuhaf gereksinimden, yanında bir kadın olmadığında kaygılı, hatta "paranoid" hale geldiğinden söz ettiğinde, küçük bir çocukken annesiyle olan etkileşimlerinde çektiği zorluklar yüzünden iyi bir anne arayışı­na saplanıp kalmış mı acaba diye merak ederim. Aynı kadınla üst üste iki gece yatamadığını söylediğinde ya da evliliği sırasında Mary ile paylaştığı yataktan çıkıp Della'nın küllerinin yanındaki divana geçtiğini anlattığında, çocukluğundaki annesinin ya da onun bakımını üstlenen kişinin zihinsel imgesini bütünleştiremediği olasılığını aklıma getiririm. Bu soruların yanıtlarını merak ederim, ama Hamilton'a bunu söylemem. 

Analize daha yeni başladık. Aklıma gelen her şeyi hemen hastaya söylemem gerekmiyor. Hastanın bilmesi gereken, onu etkin biçimde dinliyor olduğum. Bu yüzden zaman zaman "Hımm! Hımm!" gibi sesler çıkarırım. Popüler basında karikatüristler ve komedyenler bu tür ibarelerle dalga geçerler ama hastanın onu dikkatle dinliyor olduğumu bilmesi açısından bunlar önemli. Analitik süreçte bu zorlu işin büyük kısmı Hamilton'a düşecek. Bir yandan ben onun yaşamıyla ilgili bilgi toplamayı sürdürürken, bir yandan da onun divanda söylediklerinin anlamlarını merak etmesine yardımcı olacak yollar ararım.

Fowler: Hamilton'un zihninde "kız arkadaşları birbirinin yerine geçebiliyordu" derken, bu dinamik bir formülasyon mu, yoksa sadece onun davranışlarına dair bir gözlemden mi ibaret?

Volkan: Öncelikle, bu ilk görüşme sırasında (analizine başlamazdan önce onu yüz yüze gördüğüm ilk seansta) ve divandaki ilk seanslarında yaptığı tanımlamaları ve adres defterindeki bunca kadına dair öykülerini temel alarak yapmış olduğum bir gözlem. Sonra, birçok kadını birbirinin yerine konabilir gibi algılamasının daha derin anlamını bulmak üzere olası bir formülasyon yaptım: 

Aklıma gelen, çocukluğunda annesi ve onun vekilleriyle yaşadığı zorluklara saplanıp kalmış olmasıydı. Bu yüzden, yetişkin yaşamındaki kadınlar (tabii ki onların birbirinden farklı insanlar olduklarını biliyordu) henüz onlarla psikolojik hesapları kapatamadığı, çocukluğunun "iyi” ve "kötü" annelerini temsil ediyordu. Bu hesabı kapatmak istiyordu; ama ne yazık ki bu örüntüyü tekrarlamaya saplanıp kalmıştı. 

Kısa bir süre sonra, çok renkli kuşların olduğu maskeli balo düşünü getirdi: bu düş, içsel olarak kadınlar arasında ayrım yapmadığının bir "kanıtı" oldu. Hamilton düşünü anlatırken aklı karışmıştı. "Bütün kuş­lar aynı, çok sayıdalar, ama hepsi birbirinin aynı." Gündelik ya­şamında kadınlar gelip geçiyorlardı, sayıları o kadar çoktu ki bazen önceki gece kiminle yattığını bile anımsayamıyordu! 

İşte bu noktada ben onun çok sayıda kadını birbirinin yerine kullanıyor olduğuna dair bir "kanıt" buldum. Uygulamada, ilk görüşmede ve ilk seanslarda yapılan gözlemlerin doğru olup olmadıklarını anlamak için daima beklemeniz gerekir. Beklersiniz ve ortaya çı­kan verilere kulak verirsiniz (belki gözlemleriniz doğrulanacak ve önemli olacaklardır, belki de anlamsız oldukları anlaşılacaktır): hastalar, çatışmaları açısından elzem olan temalara tekrar tekrar dönerek size bunu söylerler.

- Vamık D. Volkan, Kusursuz Kadının Peşinde

31 Mart 2022 Perşembe

Yaşamın İkinci Yarısında Anlam Arayışı

Bazen bir başkasının hayatını yaşadığımızı, seçimlerimizi onun değerlerinin yönlendirdiğini dehşet içinde fark ederiz. Sürdürdüğümüz yaşamla ilgili bize ters gelen bir şeyler olsa da, tek seçeneğimiz buymuş gibi görünür. Başkaları tarafından alkışlandığımızda bile, içten içe kendimizi sahtekâr gibi hissederiz. 

Şu gerçek hikâye üzerine biraz düşünün: Adam tüm hayatını aklın hizmetinde, akademik çevrelerde geçirmiştir. Sonunda emekli olur ama depresyona girer, zira ruhsal enerjisini taşıyabileceği bir yapıdan ve hizmet edeceği tutarlı bir değerler bütününden yoksun, mensup olduğu kurullar ve öğretmenlik rolü dışında kim olduğuna dair kavrayıştan mahrum kalmıştır. Bir gün, bir saatlik bir terapi seansı sonrası eve dönerken ağlamaya başlar ve anlaşılmaz bir şekilde gözyaşı dökse de, bilincinde bunu açıklayacak hiçbir görüntü veya mantık izi bulamaz. Oldukça başarılı bir hayatı olan bu adam, sadece bedeninin içine çaresizce çekilmenin ne kadar aşağılayıcı olduğunu itiraf eder.


Aynı akşam rüyasında, üniversiteye döndüğünü, hazırlanmadan bir sınava girdiğini ve herkesin sınavda onun çok önüne geçtiğini görür. Kadın öğretim üyesi ona doğru yürüyerek “Bu dersten kalmana izin vermeyeceğim,” der. Çocukluğunda faaliyetlerini her zaman annesinin yönlendirdiğini, kendi hedeflerini onun hedefleri olarak belirlediğini ve kadın öğretim üyesiyle aynı tonu kullanarak onun adına müdahalelerde bulunduğunu hatırlar. Tüm çocuklar gibi güçsüz olduğundan, annesinin isteklerinin kendi istekleri olarak kabul etmiş ve bu yüzden kendi yaşamında onun ihtiraslarını gerçekleştirmiştir. Ancak rüyası şöyle devam eder: “Birdenbire, bu dersi almak zorunda olmadığımı hissettim. ‘Bu sınav bana hiçbir şey ifade etmiyor! Artık bu şekilde sınanmayı aştım ben!’ diye düşündüm. Müthiş bir rahatlama yaşadım. Önümdeki mavi sınav kitapçığını yırtıp sınıftan çıktım.” Ve işte böylece, farklı bir yaşama -kendi yaşamına- başlar.

Ya da kendine ait tıbbi malzeme şirketinde satıştan sorumlu başkan yardımcılığı görevine yükselen otuz sekiz yaşındaki bir kadının hikâyesine göz atın. New York’tan Denver’a giden uçakta kitap okurken, Nebraska’nın üzerinde bir yerlerden geçtiği sırada, zihninde şaşırtıcı bir düşünce beliriverir: “Hayatımdan nefret ediyorum.” Yaşamını mesleki hedeflerine ulaşmakla özdeşleştirmiştir, ama o an, on bin metre yükseklikte, ne zamandır depresyonun belirsiz sularında yüzdüğünü fark eder.

Hayatımın ortalarında, Zürih’te psikanalize başlamak üzereyken gördüğüm ilk rüyaya kulak verin. Bir Ortaçağ kalesinin surlarında şövalyeyim ve tepeme oklar yağmur gibi yağıyor. Ormanın kenarında, saldırıyı yöneten, cadıya benzer birini gördüm. Müthiş bir kaygı duydum çünkü kalenin düşmesinden korkuyordum, zaten rüyanın sonunda da akıbeti muamma olarak kaldı. Psikanalistim, artık kalemin asma köprüsünü indirmemin ve dışarı çıkıp cadıyla karşılaşmamın ve neden bana bu kadar öfkeli olduğunu anlamamın zamanı geldiğini söyledi. Doğal olarak bu karşılaşmadan çok korkuyordum, hangimiz kendi isteğiyle, korunaklı kalesinden çıkıp savunmasız bir şekilde korktuğu şeyin karşısına çıkar ki? Ama analistimin tavsiyesinin yerinde bir tavsiye olduğunu biliyordum. Karanlık bir orman yolculuğunun başındaydım; bu orman, bilinç düzeyime çıkmadan önce uzun yıllar yaşamış olduğum bir ormandı.

Birbirinden oldukça farklı bu insanların ortak noktası nedir? Hepsi ruhlarında bir isyan, egolarının benlik ve dünyayı kavrama biçiminde bir altüst oluş yaşamış ve yaşamlarını ikinci yarısını daha bilinçli bir şekilde yaşamaya yönelik oldukça zorlu bir davet almışlardı. Önce bilinçlerinde şaşırtıcı bir karmaşa yaşamışlar ve her biri bulundukları tanıdık ortamlardan daha karanlık bir ormana adım atmış, daha doğrusu oraya çekildiklerini duyumsamışlardı. 

Karanlık bir ormanda yolculuk etme imgesini aşina bulmayacak biri olabilir mi? Şair Dante, hayatının ortasında, yolunu kaybettiğini ve karanlık bir ormanda bulunduğunu fark etmiş, bu bilinçle o meşhur, muhteşem yeraltı dünyasına iniş sürecine başlamıştı. Tüm iyi niyetimize rağmen, biz de kendimizi sık sık karanlık bir ormanda buluruz. 

İyi niyetimiz, dikkatimiz ve zekâmız, öngörülerimiz, planlama becerimiz, dualarımız veya başkalarından aldığımız rehberlik, bizi belirli dönemlerde karşı karşıya kaldığımız kafa karışıklığı, yönelim bozukluğu, can sıkıntısı, depresyon ve kendimize ve başkalarına karşı hissettiğimiz hayal kırıklığı duygularından ve daha önce işe yarar gibi görünen planların ve stratejilerin eriyip gitmesinden koruyamaz. Yaşamlarımızın bilinçli işleyişini yerle bir eden ve özerk gibi görünen bu süreç bizim için ne anlama geliyor olabilir ve karanlıkla bu acı dolu karşılaşmalardan kendimizi geliştirerek nasıl çıkabiliriz? 

Bu kitabın başındaki sorular size hitap ediyorsa, biraz korkutuyorsa, meydan okuyorsa, siz de zaten bir süredir bu sürecin içindesiniz demektir. Güvenli kıyılardan demir almak, oldukça anlaşılır olan rahatlık, emniyet ve öngörülebilirlik arzularınızla çelişse de, ruhumuzun derinliklerinde yatan anlam, şifa ve bütünlük istekleriyle güdülenen bir yönelimdir. 

Psikolojik olarak alt üst olduğumuz bu dönemlerde, sıklıkla kendimizi kurban gibi hisseder ve bu acıların bir gelişme, genişleme amacına hizmet edeceğini hayal edemeyiz. Çoğu kez, çok daha sonra, o dönemlerde kesinlikle öyle hissetmesek de, bir şeylerin bizi bilinçli bir şekilde harekete geçirmiş ve yolculuğumuzun yeni bir evresini başlatmış olduğunu fark ederiz. 

Acı çekmenin bizi büyüttüğünü ve insani açıdan zenginleştirdiğini gönülsüzce itiraf ederiz.

- James Hollis, Yaşamın İkinci Yarısında Anlam Arayışı

30 Mart 2022 Çarşamba

2030 ve Sonrası İçin Geleceğin En İyi 10 Mesleği

World Economic Forum'un web sitesi Weforum.org'ta yayınlanan yazıya göre geleceğin meslekleri neredeyse geldi. Peki buna hazır mıyız? 

Gelecekte, 2030 ve sonrası meslek skalasında hangi işler üst sıralarda yer alacak, hangi roller, yetkinlik ve beceriler önem kazanacak?

Evden Çalışma Kolaylaştırıcısı'ndan Fitness Taahhüt Danışmanı'na, Algoritma Önyargı Denetçisi'nden Siber Afet Tahmincisi'ne kadar geleceğin bazı meslekleri şimdiden geldi diyebilmek mümkün. (Bu meslekler için henüz Türkçe karşılık bulunmadığından kendi basit-doğrudan çevirilerimi yaptım. Yanlışlık varsa şimdiden affola.)


Evden, home office çalışmanın geleceği henüz kesinleşmemişken, uzaktan çalışma hangi durumlarda ne kadar kalıcı olabilir? Uzaktan çalışma bir zorunluluk değil tercihe bağlı iş kollarında çalışmayı daha da kolaylaştırabilir mi? Ofis kirasından, elektrik tüketimine kadar çoğu alanda tasarruf sağlayabilir mi?

Yazıda özellikle vurgulanan noktalardan biri, Geçtiğimiz birkaç yıl içinde Cognizant Center for the Future of Work, 2030 Geleceğin Meslekleri hakkında, önümüzdeki on yılda ortaya çıkacak ve her yerdeki işletmeler ve çalışanlar için merkezi olacak yeni roller öneren bir dizi rapor yayınladı. Virüs nedeniyle zaman daraldı ve bu da geleceğin bu işlerinden bir kısmının "şimdinin meslekleri" haline gelmesine neden oldu, tespitidir bence.

Aşağıdaki sıralama pandeminin ardından ortaya çıkan mesleklerin ilk 10 özetidir.

1) Evden Çalışma Kolaylaştırıcısı (Work from Home Facilitator): 2020'den önce, şirketlerin %5'inden azının uzaktan politikaları olduğu tahmin ediliyor. Şimdi, pandemi sonrası uzaktan çalışmanın norm olmaya devam ettiği beklentisiyle, şirketler evden çalışma deneyimini optimize etmek için öğrenilen dersleri uygulamak istiyor. WFH kolaylaştırıcıları yarının fütürist bir işi olmaktan çok uzak, inkâr edilemez “şimdinin mesleği” haline geldi.

2) Fitness Taahhüt/Adanmışlık Danışmanı (Fitness Commitment Counsellor): Pandeminin neden olduğu aylarca süren karantina sırasında fazla kilolar verilemeden kaldı. Durumu düzeltmek için, Apple Watches ve FitBit panoları gibi dijital giyilebilir cihazlarla eşleştirilen danışmanlığa yönelik öngörücü ve önleyici yaklaşımlar, insan sorumluluğunu zindeliği sürdürmekle birleştirir. Geleceğin Bilişsel İşleri (CJoF) Endeksi'ne göre, 21'in ilk çeyreğinde %28,7 büyüyen bir rol oynamakta.

3) Akıllı Ev Tasarım Yöneticisi (Smart Home Design Manager): Virüsün birçokları için kalıcı bir mottosu “insanların evi aynı zamanda kalesidir” olacaktır. Akıllı ev tasarımı yöneticilerinin yükselişi, evler inşa edildikçe veya sonradan donatıldıkça, özel ev ofis alanları, doğru yerde yönlendiricilerle dolu, ses yalıtımı, ayrı sesle çalışan girişler ve hatta Gorilla Glass duvar ekranları ile patlama yapacak. Akıllı ev tasarımcıları, geleceğin 2030 işlerinden biri olacak.

4) XR Immersion Counselor: Artırılmış gerçeklik uzmanları, dağıtımı hızlandırmak ve üretkenliği artırmak için çalışanlara eğitim (Strivr gibi platformlar aracılığıyla) veya adaylar için profesyonel stajlar (örneğin Mursion platformunda) sağlamak için şirketlerle birlikte çalışacak.

5) İşyeri Ortamı Mimarı (Workplace Environment Architect): Pandemi sonrası ofis mimarisindeki her şey elden geçirilecek. Çalışan refahının önemi ve ofis tasarımından nasıl etkilenebileceği işin geleceği için merkezi ölçütlerden biri olacaktır.

6) Algoritma Önyargı Denetçisi (Algorithm Bias Auditor): Çevrimiçindeki sürekli varlığımız dünya çapında dijital şirketler tarafından kullanılan algoritmaların geliştirilmesini hızlandırdı. Verilerin artan yasal incelemesi göz önüne alındığında denetim yoluyla doğrulamanın giderek daha yaygın bir araç olacağı neredeyse kesindir. (Son 5-6 yıldır tercih dönemlerinde "Matematik okuyun" diye boşuna demiyorum, algoritma konusu tahminlerimizin ötesinde çok önemli.)

7) Veri Dedektifi (Data Detective): Veri bilimcilerine olan talep çok fazla ve sürekli artıyor. Bunca talep karşısında bu becerilere sahip insan sayısı şu an için yetersiz. Bu boşluğun “veri dedektifleri” tarafından doldurulmasına yardımcı olunuyor, şirketleri büyük verilerin gizemlerini araştırmaya sevk ediyor.

8) Cyber ​​Calamity Forecaster:  Covid-19 dışında son zamanlarda ana konu SolarWinds'e yapılan hack saldırısı gibi devlet kurumları tarafından kullanılan yazılımlara yönelik siber saldırılar oldu. Bu tür olayları önceden tahmin etme yeteneği, gelecekte dünya çapında güvenlik açısından kritik öneme sahip olacaktır. (Siber Güvenlik yüksek lisans programlarını radarınıza almadıysanız hemen almanızı öneririm.)

9) Tidewater Architect: Tidewater gelgit suyu demek, Architect Mimar demek, nasıl bir unvan kullanırlar bilemedim. İklim değişikliğinin ve deniz seviyesinin yükselmesinin küresel zorlukları, uzman mimarların üzerinde çalışması gereken çok önemli bir konu olmaya devam edecek.

10) İnsan-Makine Takımı Yöneticisi (Human-Machine Teaming Manager): Pandemiden bağımsız olarak, işyerinde insanların yerini alan robotların sayısı giderek artıyor. "İnsan-makine" ekiplerindeki yöneticiler, sorunsuz işbirliğinden sorumlu olacak.

Virüsün ardından küresel işgücü piyasalarının nasıl toparlanacağını tam olarak tahmin etmek imkânsız olsa da liderler işin geleceğini kendi kuruluşlarının ileriye dönük plan yapması için bir prizma olarak kullanabilir ve kullanmalıdır. Salgının bize öğrettiği bir ders varsa, o da değişimi öngörmektir.

Liderlerin, iş piyasasının teknoloji tabanlı inovasyon ve bozulma karşısında nasıl uyum sağladığını ortaya koyan öncü göstergeler aracılığıyla işin geleceğinin gerçek zamanlı olarak nasıl şekilleneceğini görmeleri gerekiyor. CJoF Endeksi, ortaya çıkmaya başlayan geleceğin işlerinin hayal edilen olanaklarını görmek için ABD'deki iş ilanlarına ilişkin gerçek verileri kullanıyor.

Geleceğin Meslekleri 2030 ve CJoF Endeksi gibi stratejik planlama kaynaklarını birleştirerek COVID sonrası gelecekte hangi rollerin en büyük yarışmacı olduğunu görmek için çok uzak olmayan bir geleceğe bakmak mümkündür.

2021 yılı, daha fazla teorik örneğin icra edilen meslekler açısından bir sıfırlama dönemi oldu. Bununla birlikte, inşa edilmeden önce geleceğin işlerinin/mesleklerinin hayal edilmesi gerekiyor - bu da vizyon ve hayal gücü gerektiriyor.

*Bu yazının orijinali Center for the Future of Work, Cognizant Technology Solutions US Corp Başkan Yardımcısı Robert Brown tarafından kaleme alınmıştır.