29 Mart 2022 Salı

Terapist Olmak

Direnci Kabul Ederek Karşılamak

Aikido denge ve enerji prensipleri üzerine kurulu bir dövüş sporudur. Aikido'nun temel felsefesi şudur: Eğer biri sana saldırıyorsa, o kişide akli dengesizlik vardır. Bu bağlamda, aikidocunun görevi, saldırgan yeniden denge sağlayana kadar onu alacağı kötü kararlardan korumaktır. Bu sebeple, aikidoda saldırganla doğrudan güç uygulanarak yüzleşilmez. Bunun yerine becerikli taktiklerle saldırgandan kaçınılır. Böylece saldırının enerjisi dairesel hareketlerle yıkıcı olmayan bir harekete dönüştürülür. Hamle doğru bir şekilde uygulanırsa ne saldırgan ne de kurban saldırıdan zarar görür. 


Aikido metaforu, psikoterapide direncin nasıl karşılanacağına çok iyi oturur. Meslekte yeni bir terapist için en büyük risk danışanın direncini kişisel almak ve bu direnci kendi benliğinin ürünü olan bir enerji ile karşılamaktır. Tıpkı aikidoda olduğu gibi, direnç danışanın ruhsal dengeye ulaşabilmek ve bütünlük kazanabilmek için yardıma ihtiyaç duyduğunun göstergesidir. Danışanınızın gösterdiği direncin sizde duygusal tepki uyandırması tamamen normal olsa da, böyle bir durumda odağınızı kaybetmemeniz ve terapötik rolünüzün farkında olmanız çok önemlidir. Karşı atak ile misilleme yapmak, o an gözünüze çok cazip görünse bile, kesinlikle tercih edilmemelidir. Direncin tanınması, anlaşılması ve terapideki öneminin farkına varılması gerekir. Ancak bu şekilde direnç dönüştürülerek yeni yeni düşünme, hissetme, var olma yolları benimsenebilir. Danışanın direnci geçmişteki zoruluklarda kendini savunabilmesini sağlamıştır. Direnci bu gerçeği akılda tutarak kabul etmek terapötik başarının önemli bir parçasıdır. 

Kariyeriniz boyunca, yüzlerce farklı direnç türü ile karşılaşacağınız kesindir; asıl soru bu farklı türlerle nasıl baş edeceğinizdir. İlk ve belki de sadık kalınması en zor olan kural şudur: Sakın savunmaya geçmeyin. Direncin çok büyük ihtimalle sizinle değil danışanın kendisi ile ilgili olduğunu unutmayın. İkincisi, danışanın endişelerini dikkatle dinleyin. Belki, sizin becerileriniz ve bilginiz ile ilgili endişelerinde haklılık payı vardır. Çalışmaya devam etmeden önce, bu düşünceler üzerine etraflıca düşünülmeli ve konuşulmalıdır. Örneğin danışan zor biri olduğunu ve bu yüzden meslekte yeni biri yerine daha deneyimli bir terapiste ihtiyaç duyduğunu fark edebilir. Bazı danışanların, karşı cinsten bir terapist ile konuşmaya utandıkları sorunları olabilir. Danışanınızın endişelerini dinledikten sonra kendinize şunu sorun: Danışan hangi bakımdan haklı olabilir? Danışanın soruları size yeni bir bilgisizlik alanı açar. Sonuçta, hiçbirimiz bize gelen bütün danışanlara yardımcı olacağımızı garanti edemeyiz.

Aşağıdaki sorular üzerine düşünün:

-  Bu danışanı tedavi edebilecek vasıflara sahip miyim?
-  Birbirimize uygun muyuz?
-  Bu danışan başka bir terapist ile çalışmaktan daha fazla fayda sağlayabilir mi?
-  Bu danışana yardım edebileceğimi hissediyor muyum?
- Bu danışana karşı, ona yardım edebilme yeteneğimi olumsuz yönde etkileyecek güçlü bir karşı aktarım hissediyor muyum?

Bunlar cevaplaması zor ve çetrefilli sorulardır. Doğru karar varmak için gerekli deneyimi kazanmak yıllar alır. Bu yüzden süpervizörünüzden alabildiğiniz kadar çok yardım alın.

Eğer danışanınızın endişelerini ciddi olarak dikkate alıp, kendi nitelikleriniz üzerine düşündüyseniz ve bu endişeler hâlâ haklı kaygılardan çok direnç gibi görünüyorsa, o zaman bir sonraki adıma geçebilirsiniz: Danışanınızın neden direnç göstermeye ihtiyaç duyduğunu anlamak. 

Danışanınızın ilişki geçmişini araştırın, başkalarından ne ölçüde ve nitelikte destek gördüğünü inceleyin. Bir önceki bölümde de anlatıldığı gibi danışanınız daha önce en çok güvendiği kişiler tarafından aldatılmış ya da yanlış yönlendirilmiş olabilir. Direnç doktor ya da diğer ruh sağlığı çalışanları ile yaşanmış geçmiş deneyimlerden kaynaklanıyor da olabilir. Daha önce eski terapistlerinin yanlış uygulamaları yüzünden mağdur olmuş bazı danışanlarım oldu. Bu durumlarda tedavinin ilk kısmı tamamen benim yetkinliğim ve güvenilirliğim ile ilgili konulara odaklanmıştı. Kötünün iyisi, danışanınıza daha önce kendisine hurda araba satmış bir galeri sahibini hatırlatıyor olabilirsiniz. 

Burada esas mesele şudur: Danışanınız direnci deneyim sonucunda, başka bir bağlamda hayatta kalabilmek için geliştirmiştir. Bu gerçek, terapist tarafından kabul edilmeli, keşfedilmeli ve araştırılmalı ama asla kişisel olarak algılanmamalıdır. 

27 Mart 2022 Pazar

Delişmenlik Çağı

Daha tecrübeli akranlarından öğrenme şansı olan hayvanlar, tehlikle ânında daha iyi iletişim kurmaya başlar. Daha önce ebeveynin çağrısına bireysel olarak yanıt verirken artık birbirleriyle haberleşirler. Arkadaşlar yapılmaması gerekenler konusunda da değerli birer örnek olabilir elbette. Arkadaşlarının başına kötü şeyler geldiğini gören bir balık, kuş ya da memeli derslerin en büyüğünü alır. 


Harvard'a 2021 yılı için başvuruları kabul edilmiş bir grup öğrenci 2017 Nisanında bir e-posta aldı. Harvard Başvuru Bürosu bu öğrencilerin bir Facebook mesajlaşma sitesinde "bazıları azınlık gruplarını hedef alan pornografik memler ve mesajlar" yazdığını saptamış ve en az on öğrencinin kabulü iptal edilmişti.

Bazıları, üniversitede öğrenim görmeye talip olan bu gençlerin duyarsız olmanın yanı sıra naif de olduğunu söyleyebilir. Ama bu başarılı lise öğrencileri internette hakaretamiz mesajlar yazmanın tehlikeli olabileceğini muhtemelen biliyorlardı. Buna rağmen yazmışlardı.

Bu kararları onları öldürmediyse de hayatlarını bir anda sonsuza dek değiştirmişti. Fakat bu olay sadece kendi bireysel hayatlarını etkilemekle kalmadı; üniversiteye başvuran diğer adaylara ve hikâyeyi duyan sosyal medya kullanıcısı ergenlere ibret oldu. En kötü ihtimalin gerçekleşmesini izlemek acı ama güçlü bir ders olabilir. 

Ergen hayvanların akranlarından olumsuz örnekleri öğrenmesinin en çarpıcı ve genellikle trajik biçimi, grup üyelerinden birinin ölümüne şahit olmalarıdır. Ergenlerle çalışan uzman terapistlere göre, bir arkadaşın ya da sınıf arkadaşının ölümcül bir kazada hayatını kaybetmesinden hemen sonra ergenler daha dikkatli araba kullanmaya başlar. Böylesi bir kayıp yaşanmasını kimse istemez ama bir akranın zamansız ölümüne tanık olmak, hatta sadece haberini almak dahi, toy ergenlerin arabalarla ya da ateşle ilgili güvenli davranışları öğrenmesini, alkol ya da uyuşturucu kullanmadan önce bir kez daha düşünmesini sağlayabilir.

Sığırcıklarla ilgili bir çalışma, akranlarının bir baykuşla mücadelesini izlemenin, ergen sığırcıklara baykuşlardan sakınmayı öğrettiğini gösterdi. Ergen balıklar, ortada yırtıcı yokken akranlarının sadece korktuğunu gördüğünde bile tehlikelerin daha hızlı farkına varmaya başlamıştı. Başka duyular da öğrenmeye yardımcı olabilir. Yaralı balıkların parçalanmış derisinden ve pullarından Schrekstoff olarak adlandırılan bir koku molekülleri kombinasyonu sızar. Balıklar talihsiz akrana yeterince yakınsa onun korkusunu ve trajik sonunu gerçek anlamda koklayabilir. Kendilerini neyin öldürebileceğini diğer balıklardan öğrenirler.

Ebeveynler çocuklarının akran etkisi altında kalmasından haliyle endişe duyarlar. Akran baskısı bazen pişmanlık getirecek tehlikeli kararlar verilmesine yol açar. Fakat akranlar arasındaki sosyal öğrenme, ergenlere başak hiçbir şekilde öğrenemeyecekleri değerli dersler verir. 

Ebeveynlerin çocuklarına bazı dersleri verememelerinin basit bir nedeni vardır: bunun için fazla yaşlı olmaları. Yaşlarından ve aklıselim sahibi olmalarından ötürü ebeveynlerin, çocuklarının tanık olup korkacakları ve bu yüzden de yapmamaya yemin edecekleri aptalca bir eylemde bulunma ihtimali çok düşüktür. Bu durum özellikle, ergenlik çağındaki çocukları, kendileri yetişkinliğe adım atarken var olmayan dijital dünyayı deneyimleyen günümüz ebeveynleri için geçerlidir. O nedenle akranlar arası öğrenme artık daha da önemlidir. Yapısı gereği riskten uzak durduğu için motoisklet kullanmaktan ya da sosyal medyada kafasına estiği gibi yazmaktan kaçınan vicdan sahibi ergenler için bile, yanlış davranışların gerçek sonuçlarına tanık olmak kendi bulundukları yolu teyit etmelerini ve güvende kalmalarını sağlayabilir. 

Akran baskısı ergenlerin ve genç yetişkinlerin hayatını olumsuz etkileyen, ürkütücü bir durum olarak yansıtılır. Oysa hayvanlarda sosyal öğrenmeyi göz önüne alan farklı bir mercekten bakarak yeniden düşünüldüğünde akran baskısı bir endişe kaynağı olmaktan çıkıp evrensel bir davranışa, ergen hayvanlara güvende olmayı öğreten paha biçilmez bir stratejiye dönüşür. 

23 Mart 2022 Çarşamba

Tanca'ya Gece Feribotu

Yumruk Ana ile Beş Kızı

Algeciras limanında, Ekim 2018

Zaman burada tuhaf dolambaçlarla ilerliyor. Nerede olduğunuzu bilmediğiniz, saatin kaç olduğunu hatırlamadığınız günler ve geceler geçiyor. İnsanlar gelip geçiyor. Yüzleri sonsuz; dudakları sessizce dikkati dağıtan yedi şeyi fısıldıyor. Yakında gemiler tekrar gelip gitmeye başlayacak. Suyla birlikte hareket edince kalplerimiz de kıpırdıyor. Karmaşık makineleriz. Algeciras limanında saatler birbirine karışıyor şimdi. Silinip gitmekte olan İrlandalı gangsterlerin uzun bekleyişi sürüyor -


Neyi merak ettim, biliyor musun Maurice?

Söyle bakalım Charlie.

Ölümü, Moss. 

İşte başlıyoruz. 

Söylendiği kadar beter bir iş mi dersin?

Nasıl yani?

Kapıya dayanması bir açıdan rahatlatıcı değil mi? Ölüm Meleği çağırınca biraz olsun ferahlamıyor mudur insan?.. Sessiz ol... Dinle bak?.. Kanatlarını nazikçe çırpıyor... İşitiyor musun?

Charles?

Onsuz daha mı iyi olurdu durumumuz Maurice? Bunu soruyorum. Onca saçmalık sürüp gitse daha mı iyiydi?

Çocuk oyuncağı olmayacak Charlie. Ölüm yani.

Nihai son mu sence?

Öyle olduğunu söylemiyorum. Çocuk oyuncağı değil diyorum yalnızca. 

Eski dostumuz ölüm hakkındaki görüşlerim iyi benim. İşe bak ki öyle. 

Ne görüyorsun orada Charlie? Yolun sonunda?

Çiçekli bir çayır görüyorum diyemem. Bir an için bile düşünmedim öyle olduğunu. Ayışığıyla aydınlanan bir körfez de görmüyorum. Tüm kız arkadaşların orada, sıraya dizilmiş, en güzel halleriyle seni bekliyor da olmayacaklar. Pembe yanakları ve küçük mutlu gözleriyle. Böyle şeyler gördüğüm yok. Benim hayalimdeki ölüm Maurice, bir tür... sükûnet. Bilirsin ya? Sadece bir tür... sessizlik.

Ne güzel, diyor Maurice Hearne. Dinlendirici. 

Hayat boyu tahammül etmek zorunda kaldıklarımızı düşününce... Gürültü açısından.

Tam bir kakafoni Bay Redmond. 

Dünyaya bir çığlığın ucunda, zavallı analarımızın haykırışlarının dalgalarıyla geliyoruz.

Zavallı analarımız ve içlerindeki saman dökülmek üzere olan şilteler. 

İlk yaptığımız ne oluyor peki? Kükremeye, avaz avaz haykırmaya başlıyoruz. Ciğerlerimizi açıp basıyoruz feryadı. Var gücümüzle. Peki nasıl gidiyoruz? Hayatın diğer, uzak ucunda? Genellikle aynı şekilde. Gümbür gümbür kükreyerek!

Peki ya arada olanlar?

Gürültü Maurice. Salt gürültü ve dehşet. 

İnsan hayatta sessiz yerler arıyor Charles. Buluyor mu peki? 

Deliğine kapanırsa ancak.

Veya âşıkken, belki. 

Belki. 

Onu sevmiştim Charlie. 

Biliyorum. Çok üzgünüm. 

Uzun süre sevdim. Onu tanıyordum, biliyorsun ya? Cynthia'yı. Kim olduğunu biliyordum. 

Şimdi nerede olduğunu düşünüyor musun?

Evet, düşünüyorum. Çocuk oyuncağı olmayacak Charlie. 

Peki ya şeyse... 

Daha fazlası.

Diğer tarafta. Ya daha fazla...

Gürültü varsa?

- Kevin Barry, Tanca'ya Gece Feribotu

20 Mart 2022 Pazar

50 Dakikalık Seans

(...) Birkaç yıl önce Maryland'deki bir psikiyatri hastanesi kadrosundayken tam olarak bunu gözlemlemiştim. O zamanlar, Tanrı'nın Annesi, Meryem olduğu sanrısına kapılmış, orta yaşlı paranoyak bir kadın hastamız vardı. İlkini yatırdıktan birkaç ay sonra, aynı sanrısı olan başka bir hastayı kayıt ettik. Her ikisi de benzer sosyo-ekonomik seviyeden ve her ikisi de Katolik olan, mülayim insanlardı. Bir gün, başka bir personel ve ben mutlu bir şekilde çimenlerdeyken, iki sanrılı kadın karşılaştı ve birbirleriyle sırlarını paylaşmaya başladılar. 


Çok geçmeden ikisi de bir diğerine "gizli" kimliğini açıkladı. Ardından yaşanan şey ders vericiydi. Birincisi, "en yaşlı" hastamız, gözle görülür tedirginlik ve ani bir irkilme tepkisiyle "Şu yüzden olamazsın, canım," dedi. "Delirmiş olmalısın. İsa'nın Annesi, benim." Yeni hasta, arkadaşına kederli bir şekilde baktı ve acımanın yankılandığı bir sesle, "Korkarım ki kafası karışmış olan sensin; ben Mary'yim," dedi. Ardından, bana sadece dinleyip gözlemlememi söyleyen, benden daha yaşlı ve daha deneyimli meslektaşımın müdahalesiyle karışmamın engellendiği kısa ama nazik bir tartışma çıktı. Bir süre sonra tartışma son buldu ve ardından düşmanların birbirini temkinli bir şekilde incelediği uzun bir sessizlik geldi. Sonunda "daha yaşlı" hasta benimle ayakta dikilen doktoru el işaretiyle yanına çağırdı.

"Doktor S, Kutsal Meryem Anamız'ın annesinin adı neydi?" diye sordu.

"Sanırım, Anne idi," diye cevapladı.

Bir anda, bu hasta diğerine döndü, yüzü ışıldıyor ve gözleri parlıyordu. "Eğer sen Mary isen, ben de Anne olmalıyım, senin annen," diye belirtti. Ve iki kadın birbiriyle kucaklaştı. 

Bu hikâyeye ait bir dipnot olarak, İsa'nın Annesi yanılsamasından vazgeçen kadının bu olaydan sonra tedaviye hızla yanıt verdiği ve kısa sürede taburcu edildiği kayıtlara geçmelidir.

Psikozuna dahil olmam, gözden kaçırılmaması gereken başka bir amaca daha hizmet ediyordu. Cin fikirli Dr. John N. Rosen'ı yorumlamak gerekirse, terapist hastayla aynı davranışı sergilediğinde -ve aynı fikirleri aynı dili kullanarak ifade ettiğinde- hastanın kendi imajı ve aktiviteleri önünde ekran varmış gibi yansıtılır. Böylece, cesur bir manevrayla, gerçeklik tarafına itilir, gözlemlediği şeyin yani kendi davranışlarının karşısında durarak eleştirel bir pozisyona girmek zorunda bırakılır ve bir tutum benimsemeye mecbur kalır. Bu tutum, kısa sürede klinisyenin artık ruhsal yapıyı yeniden yapılandırmada kullandığı terapötik bir araca dönüşür. 

Bu "dahil olma terapisi" prensiplerinin üçü de -ve burada bizi meşgul etmesine gerek olmayan diğerleri- Kirk'e uygulandı. O zamana kadar onun özel alanı olmuş fanteziye doğrudan dahil oluşum, "yaşam alanına" baskı yapmış, onu aynadaki yansımasıyla karşı karşıya bırakmış ve eleştirel gerçeklik pozisyonuna getirmişti. Sonuç olarak, yavaş ama kesin bir şekilde, psikozundan uzaklaşmaya başlamıştı. 

Fakat bu arada, bana, psikanalistine (ya da kullandığım yöntem artık kesinlikle psikanaliz olmadığı için, psikoterapistine desek daha doğru olur) tuhaf şeyler olmaya başlamıştı ve bana olan şey, şimdi dönmek istediğim öngörülemeyen kişisel etkilerdir - en azından geriye dönük, eğlenceli ve öğretici oldukları için. 

- Robert Lindner, 50 Dakikalık Seans 

16 Mart 2022 Çarşamba

Hava Durumu

Ekspres otobüsü kaçırıyorum ve eve normal otobüsle dönmek zorunda kalıyorum. Daha geçen gün bir kadının başka bir kadına, yavaşlığın bir iyilik biçimi olduğunu söylediğini duydum. Bu otobüs, ayakları arasında alışveriş torbaları tutan yaşlı Ruslarla dolu. Beni nereden tanıdığını çıkarmaya çalışırcasına yüzüme bakan, yeşil paltolu, seksi bir adamın karşısına oturuyorum. Daha gençken bir erkeğin ne amaçla gözlerini bana diktiğini tahmin ettiğim olurdu ama bugünlerde çoğunlukla, hafızalarındaki boşluktan öte bir anlam taşımıyor bu bakışlar.


Cebinde bir tütün kesesi var ve yırtık pırtık sırt çantası adeta savaştan çıkmışa benziyor. Çantasından bir kitap görünüyor ama adını okuyamıyorum. Ben bir ara Yunanlıların epoché diye bir tabirleri olduğundan söz etmişti; "Hüküm vermeyi askıya alıyorum," anlamına geliyormuş. Otobüslerde yabancılarla dava arkadaşı olduğunu zannetmeye meyilli olanlarımız için gayet faydalı. "Fevri ittifaklar," diyor kardeşim bu duruma. Dikkatli olmam lazım. Gönlüm hovarda. 

Yağmur yağıyor. Otobüs dolu. Oturuyor olmanın suçluluk hissi yaratmaya başladığı o yoğunluğa ulaşmış durumda. Etrafıma bakınıyorum. Sakatlara, hamilelere ve çocuklulara istemeye istemeye de olsa yerimi vereceğim. Mucize eseri, çevrem eli ayağı tutan ve kulaklıklarıyla dış dünyadan kopmuş yeniyetmelerle sarılı. Telefonumu almayı unuttum, yoksa ben de bütün bu insanları silmiştim çoktan. 

Yeşil paltolu adam bana bakmaya devam ediyor. "Kütüphaneden," diyorum, bunun üzerine yavaşça, saygılı bir şekilde başını sallıyor. "Evet, doğru ya, kütüphaneden," diyor. Belli belirsiz bir aksanı var, kütüphanecilerin el üstünde tutulduğu uzak bir ülkeden gelip gelmediğini merak ediyorum ister istemez.

İkimiz de Coney Island Caddesi'nde iniyoruz. Adam ayağa kalkınca kitabın, mantarlarla ilgili bir alan rehberi olduğunu görüyorum.

Artık bardaktan boşanırcasına yağıyor yağmur. Güvercinlerin hepsi uçup gitmiş. 5-C'de oturan uyuşturucu satıcısı bana kapıyı tutuyor. Sırılsıklam şemsiyelerimizi silkeliyoruz. 

- Jenny Offill, Hava Durumu (Kitabın sayfası için verdiğim yayınevi linkinde 88 sayfalık bir şiir kitabı olduğu yazıyor. Bir yanlışlık olmuş, kitap 157 sayfalık bir roman.)