31 Mart 2022 Perşembe

Yaşamın İkinci Yarısında Anlam Arayışı

Bazen bir başkasının hayatını yaşadığımızı, seçimlerimizi onun değerlerinin yönlendirdiğini dehşet içinde fark ederiz. Sürdürdüğümüz yaşamla ilgili bize ters gelen bir şeyler olsa da, tek seçeneğimiz buymuş gibi görünür. Başkaları tarafından alkışlandığımızda bile, içten içe kendimizi sahtekâr gibi hissederiz. 

Şu gerçek hikâye üzerine biraz düşünün: Adam tüm hayatını aklın hizmetinde, akademik çevrelerde geçirmiştir. Sonunda emekli olur ama depresyona girer, zira ruhsal enerjisini taşıyabileceği bir yapıdan ve hizmet edeceği tutarlı bir değerler bütününden yoksun, mensup olduğu kurullar ve öğretmenlik rolü dışında kim olduğuna dair kavrayıştan mahrum kalmıştır. Bir gün, bir saatlik bir terapi seansı sonrası eve dönerken ağlamaya başlar ve anlaşılmaz bir şekilde gözyaşı dökse de, bilincinde bunu açıklayacak hiçbir görüntü veya mantık izi bulamaz. Oldukça başarılı bir hayatı olan bu adam, sadece bedeninin içine çaresizce çekilmenin ne kadar aşağılayıcı olduğunu itiraf eder.


Aynı akşam rüyasında, üniversiteye döndüğünü, hazırlanmadan bir sınava girdiğini ve herkesin sınavda onun çok önüne geçtiğini görür. Kadın öğretim üyesi ona doğru yürüyerek “Bu dersten kalmana izin vermeyeceğim,” der. Çocukluğunda faaliyetlerini her zaman annesinin yönlendirdiğini, kendi hedeflerini onun hedefleri olarak belirlediğini ve kadın öğretim üyesiyle aynı tonu kullanarak onun adına müdahalelerde bulunduğunu hatırlar. Tüm çocuklar gibi güçsüz olduğundan, annesinin isteklerinin kendi istekleri olarak kabul etmiş ve bu yüzden kendi yaşamında onun ihtiraslarını gerçekleştirmiştir. Ancak rüyası şöyle devam eder: “Birdenbire, bu dersi almak zorunda olmadığımı hissettim. ‘Bu sınav bana hiçbir şey ifade etmiyor! Artık bu şekilde sınanmayı aştım ben!’ diye düşündüm. Müthiş bir rahatlama yaşadım. Önümdeki mavi sınav kitapçığını yırtıp sınıftan çıktım.” Ve işte böylece, farklı bir yaşama -kendi yaşamına- başlar.

Ya da kendine ait tıbbi malzeme şirketinde satıştan sorumlu başkan yardımcılığı görevine yükselen otuz sekiz yaşındaki bir kadının hikâyesine göz atın. New York’tan Denver’a giden uçakta kitap okurken, Nebraska’nın üzerinde bir yerlerden geçtiği sırada, zihninde şaşırtıcı bir düşünce beliriverir: “Hayatımdan nefret ediyorum.” Yaşamını mesleki hedeflerine ulaşmakla özdeşleştirmiştir, ama o an, on bin metre yükseklikte, ne zamandır depresyonun belirsiz sularında yüzdüğünü fark eder.

Hayatımın ortalarında, Zürih’te psikanalize başlamak üzereyken gördüğüm ilk rüyaya kulak verin. Bir Ortaçağ kalesinin surlarında şövalyeyim ve tepeme oklar yağmur gibi yağıyor. Ormanın kenarında, saldırıyı yöneten, cadıya benzer birini gördüm. Müthiş bir kaygı duydum çünkü kalenin düşmesinden korkuyordum, zaten rüyanın sonunda da akıbeti muamma olarak kaldı. Psikanalistim, artık kalemin asma köprüsünü indirmemin ve dışarı çıkıp cadıyla karşılaşmamın ve neden bana bu kadar öfkeli olduğunu anlamamın zamanı geldiğini söyledi. Doğal olarak bu karşılaşmadan çok korkuyordum, hangimiz kendi isteğiyle, korunaklı kalesinden çıkıp savunmasız bir şekilde korktuğu şeyin karşısına çıkar ki? Ama analistimin tavsiyesinin yerinde bir tavsiye olduğunu biliyordum. Karanlık bir orman yolculuğunun başındaydım; bu orman, bilinç düzeyime çıkmadan önce uzun yıllar yaşamış olduğum bir ormandı.

Birbirinden oldukça farklı bu insanların ortak noktası nedir? Hepsi ruhlarında bir isyan, egolarının benlik ve dünyayı kavrama biçiminde bir altüst oluş yaşamış ve yaşamlarını ikinci yarısını daha bilinçli bir şekilde yaşamaya yönelik oldukça zorlu bir davet almışlardı. Önce bilinçlerinde şaşırtıcı bir karmaşa yaşamışlar ve her biri bulundukları tanıdık ortamlardan daha karanlık bir ormana adım atmış, daha doğrusu oraya çekildiklerini duyumsamışlardı. 

Karanlık bir ormanda yolculuk etme imgesini aşina bulmayacak biri olabilir mi? Şair Dante, hayatının ortasında, yolunu kaybettiğini ve karanlık bir ormanda bulunduğunu fark etmiş, bu bilinçle o meşhur, muhteşem yeraltı dünyasına iniş sürecine başlamıştı. Tüm iyi niyetimize rağmen, biz de kendimizi sık sık karanlık bir ormanda buluruz. 

İyi niyetimiz, dikkatimiz ve zekâmız, öngörülerimiz, planlama becerimiz, dualarımız veya başkalarından aldığımız rehberlik, bizi belirli dönemlerde karşı karşıya kaldığımız kafa karışıklığı, yönelim bozukluğu, can sıkıntısı, depresyon ve kendimize ve başkalarına karşı hissettiğimiz hayal kırıklığı duygularından ve daha önce işe yarar gibi görünen planların ve stratejilerin eriyip gitmesinden koruyamaz. Yaşamlarımızın bilinçli işleyişini yerle bir eden ve özerk gibi görünen bu süreç bizim için ne anlama geliyor olabilir ve karanlıkla bu acı dolu karşılaşmalardan kendimizi geliştirerek nasıl çıkabiliriz? 

Bu kitabın başındaki sorular size hitap ediyorsa, biraz korkutuyorsa, meydan okuyorsa, siz de zaten bir süredir bu sürecin içindesiniz demektir. Güvenli kıyılardan demir almak, oldukça anlaşılır olan rahatlık, emniyet ve öngörülebilirlik arzularınızla çelişse de, ruhumuzun derinliklerinde yatan anlam, şifa ve bütünlük istekleriyle güdülenen bir yönelimdir. 

Psikolojik olarak alt üst olduğumuz bu dönemlerde, sıklıkla kendimizi kurban gibi hisseder ve bu acıların bir gelişme, genişleme amacına hizmet edeceğini hayal edemeyiz. Çoğu kez, çok daha sonra, o dönemlerde kesinlikle öyle hissetmesek de, bir şeylerin bizi bilinçli bir şekilde harekete geçirmiş ve yolculuğumuzun yeni bir evresini başlatmış olduğunu fark ederiz. 

Acı çekmenin bizi büyüttüğünü ve insani açıdan zenginleştirdiğini gönülsüzce itiraf ederiz.

- James Hollis, Yaşamın İkinci Yarısında Anlam Arayışı

30 Mart 2022 Çarşamba

2030 ve Sonrası İçin Geleceğin En İyi 10 Mesleği

World Economic Forum'un web sitesi Weforum.org'ta yayınlanan yazıya göre geleceğin meslekleri neredeyse geldi. Peki buna hazır mıyız? 

Gelecekte, 2030 ve sonrası meslek skalasında hangi işler üst sıralarda yer alacak, hangi roller, yetkinlik ve beceriler önem kazanacak?

Evden Çalışma Kolaylaştırıcısı'ndan Fitness Taahhüt Danışmanı'na, Algoritma Önyargı Denetçisi'nden Siber Afet Tahmincisi'ne kadar geleceğin bazı meslekleri şimdiden geldi diyebilmek mümkün. (Bu meslekler için henüz Türkçe karşılık bulunmadığından kendi basit-doğrudan çevirilerimi yaptım. Yanlışlık varsa şimdiden affola.)


Evden, home office çalışmanın geleceği henüz kesinleşmemişken, uzaktan çalışma hangi durumlarda ne kadar kalıcı olabilir? Uzaktan çalışma bir zorunluluk değil tercihe bağlı iş kollarında çalışmayı daha da kolaylaştırabilir mi? Ofis kirasından, elektrik tüketimine kadar çoğu alanda tasarruf sağlayabilir mi?

Yazıda özellikle vurgulanan noktalardan biri, Geçtiğimiz birkaç yıl içinde Cognizant Center for the Future of Work, 2030 Geleceğin Meslekleri hakkında, önümüzdeki on yılda ortaya çıkacak ve her yerdeki işletmeler ve çalışanlar için merkezi olacak yeni roller öneren bir dizi rapor yayınladı. Virüs nedeniyle zaman daraldı ve bu da geleceğin bu işlerinden bir kısmının "şimdinin meslekleri" haline gelmesine neden oldu, tespitidir bence.

Aşağıdaki sıralama pandeminin ardından ortaya çıkan mesleklerin ilk 10 özetidir.

1) Evden Çalışma Kolaylaştırıcısı (Work from Home Facilitator): 2020'den önce, şirketlerin %5'inden azının uzaktan politikaları olduğu tahmin ediliyor. Şimdi, pandemi sonrası uzaktan çalışmanın norm olmaya devam ettiği beklentisiyle, şirketler evden çalışma deneyimini optimize etmek için öğrenilen dersleri uygulamak istiyor. WFH kolaylaştırıcıları yarının fütürist bir işi olmaktan çok uzak, inkâr edilemez “şimdinin mesleği” haline geldi.

2) Fitness Taahhüt/Adanmışlık Danışmanı (Fitness Commitment Counsellor): Pandeminin neden olduğu aylarca süren karantina sırasında fazla kilolar verilemeden kaldı. Durumu düzeltmek için, Apple Watches ve FitBit panoları gibi dijital giyilebilir cihazlarla eşleştirilen danışmanlığa yönelik öngörücü ve önleyici yaklaşımlar, insan sorumluluğunu zindeliği sürdürmekle birleştirir. Geleceğin Bilişsel İşleri (CJoF) Endeksi'ne göre, 21'in ilk çeyreğinde %28,7 büyüyen bir rol oynamakta.

3) Akıllı Ev Tasarım Yöneticisi (Smart Home Design Manager): Virüsün birçokları için kalıcı bir mottosu “insanların evi aynı zamanda kalesidir” olacaktır. Akıllı ev tasarımı yöneticilerinin yükselişi, evler inşa edildikçe veya sonradan donatıldıkça, özel ev ofis alanları, doğru yerde yönlendiricilerle dolu, ses yalıtımı, ayrı sesle çalışan girişler ve hatta Gorilla Glass duvar ekranları ile patlama yapacak. Akıllı ev tasarımcıları, geleceğin 2030 işlerinden biri olacak.

4) XR Immersion Counselor: Artırılmış gerçeklik uzmanları, dağıtımı hızlandırmak ve üretkenliği artırmak için çalışanlara eğitim (Strivr gibi platformlar aracılığıyla) veya adaylar için profesyonel stajlar (örneğin Mursion platformunda) sağlamak için şirketlerle birlikte çalışacak.

5) İşyeri Ortamı Mimarı (Workplace Environment Architect): Pandemi sonrası ofis mimarisindeki her şey elden geçirilecek. Çalışan refahının önemi ve ofis tasarımından nasıl etkilenebileceği işin geleceği için merkezi ölçütlerden biri olacaktır.

6) Algoritma Önyargı Denetçisi (Algorithm Bias Auditor): Çevrimiçindeki sürekli varlığımız dünya çapında dijital şirketler tarafından kullanılan algoritmaların geliştirilmesini hızlandırdı. Verilerin artan yasal incelemesi göz önüne alındığında denetim yoluyla doğrulamanın giderek daha yaygın bir araç olacağı neredeyse kesindir. (Son 5-6 yıldır tercih dönemlerinde "Matematik okuyun" diye boşuna demiyorum, algoritma konusu tahminlerimizin ötesinde çok önemli.)

7) Veri Dedektifi (Data Detective): Veri bilimcilerine olan talep çok fazla ve sürekli artıyor. Bunca talep karşısında bu becerilere sahip insan sayısı şu an için yetersiz. Bu boşluğun “veri dedektifleri” tarafından doldurulmasına yardımcı olunuyor, şirketleri büyük verilerin gizemlerini araştırmaya sevk ediyor.

8) Cyber ​​Calamity Forecaster:  Covid-19 dışında son zamanlarda ana konu SolarWinds'e yapılan hack saldırısı gibi devlet kurumları tarafından kullanılan yazılımlara yönelik siber saldırılar oldu. Bu tür olayları önceden tahmin etme yeteneği, gelecekte dünya çapında güvenlik açısından kritik öneme sahip olacaktır. (Siber Güvenlik yüksek lisans programlarını radarınıza almadıysanız hemen almanızı öneririm.)

9) Tidewater Architect: Tidewater gelgit suyu demek, Architect Mimar demek, nasıl bir unvan kullanırlar bilemedim. İklim değişikliğinin ve deniz seviyesinin yükselmesinin küresel zorlukları, uzman mimarların üzerinde çalışması gereken çok önemli bir konu olmaya devam edecek.

10) İnsan-Makine Takımı Yöneticisi (Human-Machine Teaming Manager): Pandemiden bağımsız olarak, işyerinde insanların yerini alan robotların sayısı giderek artıyor. "İnsan-makine" ekiplerindeki yöneticiler, sorunsuz işbirliğinden sorumlu olacak.

Virüsün ardından küresel işgücü piyasalarının nasıl toparlanacağını tam olarak tahmin etmek imkânsız olsa da liderler işin geleceğini kendi kuruluşlarının ileriye dönük plan yapması için bir prizma olarak kullanabilir ve kullanmalıdır. Salgının bize öğrettiği bir ders varsa, o da değişimi öngörmektir.

Liderlerin, iş piyasasının teknoloji tabanlı inovasyon ve bozulma karşısında nasıl uyum sağladığını ortaya koyan öncü göstergeler aracılığıyla işin geleceğinin gerçek zamanlı olarak nasıl şekilleneceğini görmeleri gerekiyor. CJoF Endeksi, ortaya çıkmaya başlayan geleceğin işlerinin hayal edilen olanaklarını görmek için ABD'deki iş ilanlarına ilişkin gerçek verileri kullanıyor.

Geleceğin Meslekleri 2030 ve CJoF Endeksi gibi stratejik planlama kaynaklarını birleştirerek COVID sonrası gelecekte hangi rollerin en büyük yarışmacı olduğunu görmek için çok uzak olmayan bir geleceğe bakmak mümkündür.

2021 yılı, daha fazla teorik örneğin icra edilen meslekler açısından bir sıfırlama dönemi oldu. Bununla birlikte, inşa edilmeden önce geleceğin işlerinin/mesleklerinin hayal edilmesi gerekiyor - bu da vizyon ve hayal gücü gerektiriyor.

*Bu yazının orijinali Center for the Future of Work, Cognizant Technology Solutions US Corp Başkan Yardımcısı Robert Brown tarafından kaleme alınmıştır.

29 Mart 2022 Salı

Terapist Olmak

Direnci Kabul Ederek Karşılamak

Aikido denge ve enerji prensipleri üzerine kurulu bir dövüş sporudur. Aikido'nun temel felsefesi şudur: Eğer biri sana saldırıyorsa, o kişide akli dengesizlik vardır. Bu bağlamda, aikidocunun görevi, saldırgan yeniden denge sağlayana kadar onu alacağı kötü kararlardan korumaktır. Bu sebeple, aikidoda saldırganla doğrudan güç uygulanarak yüzleşilmez. Bunun yerine becerikli taktiklerle saldırgandan kaçınılır. Böylece saldırının enerjisi dairesel hareketlerle yıkıcı olmayan bir harekete dönüştürülür. Hamle doğru bir şekilde uygulanırsa ne saldırgan ne de kurban saldırıdan zarar görür. 


Aikido metaforu, psikoterapide direncin nasıl karşılanacağına çok iyi oturur. Meslekte yeni bir terapist için en büyük risk danışanın direncini kişisel almak ve bu direnci kendi benliğinin ürünü olan bir enerji ile karşılamaktır. Tıpkı aikidoda olduğu gibi, direnç danışanın ruhsal dengeye ulaşabilmek ve bütünlük kazanabilmek için yardıma ihtiyaç duyduğunun göstergesidir. Danışanınızın gösterdiği direncin sizde duygusal tepki uyandırması tamamen normal olsa da, böyle bir durumda odağınızı kaybetmemeniz ve terapötik rolünüzün farkında olmanız çok önemlidir. Karşı atak ile misilleme yapmak, o an gözünüze çok cazip görünse bile, kesinlikle tercih edilmemelidir. Direncin tanınması, anlaşılması ve terapideki öneminin farkına varılması gerekir. Ancak bu şekilde direnç dönüştürülerek yeni yeni düşünme, hissetme, var olma yolları benimsenebilir. Danışanın direnci geçmişteki zoruluklarda kendini savunabilmesini sağlamıştır. Direnci bu gerçeği akılda tutarak kabul etmek terapötik başarının önemli bir parçasıdır. 

Kariyeriniz boyunca, yüzlerce farklı direnç türü ile karşılaşacağınız kesindir; asıl soru bu farklı türlerle nasıl baş edeceğinizdir. İlk ve belki de sadık kalınması en zor olan kural şudur: Sakın savunmaya geçmeyin. Direncin çok büyük ihtimalle sizinle değil danışanın kendisi ile ilgili olduğunu unutmayın. İkincisi, danışanın endişelerini dikkatle dinleyin. Belki, sizin becerileriniz ve bilginiz ile ilgili endişelerinde haklılık payı vardır. Çalışmaya devam etmeden önce, bu düşünceler üzerine etraflıca düşünülmeli ve konuşulmalıdır. Örneğin danışan zor biri olduğunu ve bu yüzden meslekte yeni biri yerine daha deneyimli bir terapiste ihtiyaç duyduğunu fark edebilir. Bazı danışanların, karşı cinsten bir terapist ile konuşmaya utandıkları sorunları olabilir. Danışanınızın endişelerini dinledikten sonra kendinize şunu sorun: Danışan hangi bakımdan haklı olabilir? Danışanın soruları size yeni bir bilgisizlik alanı açar. Sonuçta, hiçbirimiz bize gelen bütün danışanlara yardımcı olacağımızı garanti edemeyiz.

Aşağıdaki sorular üzerine düşünün:

-  Bu danışanı tedavi edebilecek vasıflara sahip miyim?
-  Birbirimize uygun muyuz?
-  Bu danışan başka bir terapist ile çalışmaktan daha fazla fayda sağlayabilir mi?
-  Bu danışana yardım edebileceğimi hissediyor muyum?
- Bu danışana karşı, ona yardım edebilme yeteneğimi olumsuz yönde etkileyecek güçlü bir karşı aktarım hissediyor muyum?

Bunlar cevaplaması zor ve çetrefilli sorulardır. Doğru karar varmak için gerekli deneyimi kazanmak yıllar alır. Bu yüzden süpervizörünüzden alabildiğiniz kadar çok yardım alın.

Eğer danışanınızın endişelerini ciddi olarak dikkate alıp, kendi nitelikleriniz üzerine düşündüyseniz ve bu endişeler hâlâ haklı kaygılardan çok direnç gibi görünüyorsa, o zaman bir sonraki adıma geçebilirsiniz: Danışanınızın neden direnç göstermeye ihtiyaç duyduğunu anlamak. 

Danışanınızın ilişki geçmişini araştırın, başkalarından ne ölçüde ve nitelikte destek gördüğünü inceleyin. Bir önceki bölümde de anlatıldığı gibi danışanınız daha önce en çok güvendiği kişiler tarafından aldatılmış ya da yanlış yönlendirilmiş olabilir. Direnç doktor ya da diğer ruh sağlığı çalışanları ile yaşanmış geçmiş deneyimlerden kaynaklanıyor da olabilir. Daha önce eski terapistlerinin yanlış uygulamaları yüzünden mağdur olmuş bazı danışanlarım oldu. Bu durumlarda tedavinin ilk kısmı tamamen benim yetkinliğim ve güvenilirliğim ile ilgili konulara odaklanmıştı. Kötünün iyisi, danışanınıza daha önce kendisine hurda araba satmış bir galeri sahibini hatırlatıyor olabilirsiniz. 

Burada esas mesele şudur: Danışanınız direnci deneyim sonucunda, başka bir bağlamda hayatta kalabilmek için geliştirmiştir. Bu gerçek, terapist tarafından kabul edilmeli, keşfedilmeli ve araştırılmalı ama asla kişisel olarak algılanmamalıdır. 

27 Mart 2022 Pazar

Delişmenlik Çağı

Daha tecrübeli akranlarından öğrenme şansı olan hayvanlar, tehlikle ânında daha iyi iletişim kurmaya başlar. Daha önce ebeveynin çağrısına bireysel olarak yanıt verirken artık birbirleriyle haberleşirler. Arkadaşlar yapılmaması gerekenler konusunda da değerli birer örnek olabilir elbette. Arkadaşlarının başına kötü şeyler geldiğini gören bir balık, kuş ya da memeli derslerin en büyüğünü alır. 


Harvard'a 2021 yılı için başvuruları kabul edilmiş bir grup öğrenci 2017 Nisanında bir e-posta aldı. Harvard Başvuru Bürosu bu öğrencilerin bir Facebook mesajlaşma sitesinde "bazıları azınlık gruplarını hedef alan pornografik memler ve mesajlar" yazdığını saptamış ve en az on öğrencinin kabulü iptal edilmişti.

Bazıları, üniversitede öğrenim görmeye talip olan bu gençlerin duyarsız olmanın yanı sıra naif de olduğunu söyleyebilir. Ama bu başarılı lise öğrencileri internette hakaretamiz mesajlar yazmanın tehlikeli olabileceğini muhtemelen biliyorlardı. Buna rağmen yazmışlardı.

Bu kararları onları öldürmediyse de hayatlarını bir anda sonsuza dek değiştirmişti. Fakat bu olay sadece kendi bireysel hayatlarını etkilemekle kalmadı; üniversiteye başvuran diğer adaylara ve hikâyeyi duyan sosyal medya kullanıcısı ergenlere ibret oldu. En kötü ihtimalin gerçekleşmesini izlemek acı ama güçlü bir ders olabilir. 

Ergen hayvanların akranlarından olumsuz örnekleri öğrenmesinin en çarpıcı ve genellikle trajik biçimi, grup üyelerinden birinin ölümüne şahit olmalarıdır. Ergenlerle çalışan uzman terapistlere göre, bir arkadaşın ya da sınıf arkadaşının ölümcül bir kazada hayatını kaybetmesinden hemen sonra ergenler daha dikkatli araba kullanmaya başlar. Böylesi bir kayıp yaşanmasını kimse istemez ama bir akranın zamansız ölümüne tanık olmak, hatta sadece haberini almak dahi, toy ergenlerin arabalarla ya da ateşle ilgili güvenli davranışları öğrenmesini, alkol ya da uyuşturucu kullanmadan önce bir kez daha düşünmesini sağlayabilir.

Sığırcıklarla ilgili bir çalışma, akranlarının bir baykuşla mücadelesini izlemenin, ergen sığırcıklara baykuşlardan sakınmayı öğrettiğini gösterdi. Ergen balıklar, ortada yırtıcı yokken akranlarının sadece korktuğunu gördüğünde bile tehlikelerin daha hızlı farkına varmaya başlamıştı. Başka duyular da öğrenmeye yardımcı olabilir. Yaralı balıkların parçalanmış derisinden ve pullarından Schrekstoff olarak adlandırılan bir koku molekülleri kombinasyonu sızar. Balıklar talihsiz akrana yeterince yakınsa onun korkusunu ve trajik sonunu gerçek anlamda koklayabilir. Kendilerini neyin öldürebileceğini diğer balıklardan öğrenirler.

Ebeveynler çocuklarının akran etkisi altında kalmasından haliyle endişe duyarlar. Akran baskısı bazen pişmanlık getirecek tehlikeli kararlar verilmesine yol açar. Fakat akranlar arasındaki sosyal öğrenme, ergenlere başak hiçbir şekilde öğrenemeyecekleri değerli dersler verir. 

Ebeveynlerin çocuklarına bazı dersleri verememelerinin basit bir nedeni vardır: bunun için fazla yaşlı olmaları. Yaşlarından ve aklıselim sahibi olmalarından ötürü ebeveynlerin, çocuklarının tanık olup korkacakları ve bu yüzden de yapmamaya yemin edecekleri aptalca bir eylemde bulunma ihtimali çok düşüktür. Bu durum özellikle, ergenlik çağındaki çocukları, kendileri yetişkinliğe adım atarken var olmayan dijital dünyayı deneyimleyen günümüz ebeveynleri için geçerlidir. O nedenle akranlar arası öğrenme artık daha da önemlidir. Yapısı gereği riskten uzak durduğu için motoisklet kullanmaktan ya da sosyal medyada kafasına estiği gibi yazmaktan kaçınan vicdan sahibi ergenler için bile, yanlış davranışların gerçek sonuçlarına tanık olmak kendi bulundukları yolu teyit etmelerini ve güvende kalmalarını sağlayabilir. 

Akran baskısı ergenlerin ve genç yetişkinlerin hayatını olumsuz etkileyen, ürkütücü bir durum olarak yansıtılır. Oysa hayvanlarda sosyal öğrenmeyi göz önüne alan farklı bir mercekten bakarak yeniden düşünüldüğünde akran baskısı bir endişe kaynağı olmaktan çıkıp evrensel bir davranışa, ergen hayvanlara güvende olmayı öğreten paha biçilmez bir stratejiye dönüşür. 

23 Mart 2022 Çarşamba

Tanca'ya Gece Feribotu

Yumruk Ana ile Beş Kızı

Algeciras limanında, Ekim 2018

Zaman burada tuhaf dolambaçlarla ilerliyor. Nerede olduğunuzu bilmediğiniz, saatin kaç olduğunu hatırlamadığınız günler ve geceler geçiyor. İnsanlar gelip geçiyor. Yüzleri sonsuz; dudakları sessizce dikkati dağıtan yedi şeyi fısıldıyor. Yakında gemiler tekrar gelip gitmeye başlayacak. Suyla birlikte hareket edince kalplerimiz de kıpırdıyor. Karmaşık makineleriz. Algeciras limanında saatler birbirine karışıyor şimdi. Silinip gitmekte olan İrlandalı gangsterlerin uzun bekleyişi sürüyor -


Neyi merak ettim, biliyor musun Maurice?

Söyle bakalım Charlie.

Ölümü, Moss. 

İşte başlıyoruz. 

Söylendiği kadar beter bir iş mi dersin?

Nasıl yani?

Kapıya dayanması bir açıdan rahatlatıcı değil mi? Ölüm Meleği çağırınca biraz olsun ferahlamıyor mudur insan?.. Sessiz ol... Dinle bak?.. Kanatlarını nazikçe çırpıyor... İşitiyor musun?

Charles?

Onsuz daha mı iyi olurdu durumumuz Maurice? Bunu soruyorum. Onca saçmalık sürüp gitse daha mı iyiydi?

Çocuk oyuncağı olmayacak Charlie. Ölüm yani.

Nihai son mu sence?

Öyle olduğunu söylemiyorum. Çocuk oyuncağı değil diyorum yalnızca. 

Eski dostumuz ölüm hakkındaki görüşlerim iyi benim. İşe bak ki öyle. 

Ne görüyorsun orada Charlie? Yolun sonunda?

Çiçekli bir çayır görüyorum diyemem. Bir an için bile düşünmedim öyle olduğunu. Ayışığıyla aydınlanan bir körfez de görmüyorum. Tüm kız arkadaşların orada, sıraya dizilmiş, en güzel halleriyle seni bekliyor da olmayacaklar. Pembe yanakları ve küçük mutlu gözleriyle. Böyle şeyler gördüğüm yok. Benim hayalimdeki ölüm Maurice, bir tür... sükûnet. Bilirsin ya? Sadece bir tür... sessizlik.

Ne güzel, diyor Maurice Hearne. Dinlendirici. 

Hayat boyu tahammül etmek zorunda kaldıklarımızı düşününce... Gürültü açısından.

Tam bir kakafoni Bay Redmond. 

Dünyaya bir çığlığın ucunda, zavallı analarımızın haykırışlarının dalgalarıyla geliyoruz.

Zavallı analarımız ve içlerindeki saman dökülmek üzere olan şilteler. 

İlk yaptığımız ne oluyor peki? Kükremeye, avaz avaz haykırmaya başlıyoruz. Ciğerlerimizi açıp basıyoruz feryadı. Var gücümüzle. Peki nasıl gidiyoruz? Hayatın diğer, uzak ucunda? Genellikle aynı şekilde. Gümbür gümbür kükreyerek!

Peki ya arada olanlar?

Gürültü Maurice. Salt gürültü ve dehşet. 

İnsan hayatta sessiz yerler arıyor Charles. Buluyor mu peki? 

Deliğine kapanırsa ancak.

Veya âşıkken, belki. 

Belki. 

Onu sevmiştim Charlie. 

Biliyorum. Çok üzgünüm. 

Uzun süre sevdim. Onu tanıyordum, biliyorsun ya? Cynthia'yı. Kim olduğunu biliyordum. 

Şimdi nerede olduğunu düşünüyor musun?

Evet, düşünüyorum. Çocuk oyuncağı olmayacak Charlie. 

Peki ya şeyse... 

Daha fazlası.

Diğer tarafta. Ya daha fazla...

Gürültü varsa?

- Kevin Barry, Tanca'ya Gece Feribotu